martedì 30 ottobre 2018

A'dan Z'ye Atasözleri ve anlamları.

A. Harfi ile baslayanlar

  • Aç ayı oynamaz. Atasözünün anlamı 
Hayvan yada insan, tüm varlıklar açken bir işlevi yerine getiremez; onlar doyurulmalıdır ki, kendilerinden istenen işi yapsınlar.
  • Acemi katır kapı önünde yük indirir. Atasözünün anlamı 
Elinden yeterince iş gelmeyen beceriksiz kimseler, kendilerine verilen görevi istenildiği biçimde yapamazlar veya yarım bırakıp kaçarlar
  • Acıkmış kudurmuştan beterdir. Atasözünün anlamı 
Bir şeyden uzun süre yoksun kalan kimse, onu gördüğü anda ele geçirmek ister; kendinden geçercesine ona saldırır, sanki kudurmuş gibidir, gözü hiçbir şeyi görmez, tek düşündüğü uzun süre yokluğunu çektiği o nesnedir. O şeyin yokluğunu gidermek için her şeyi yapabilir
  • Ağaç yaş iken eğilir.
İnsanın eğitimi küçük yaşlarda mümkündür. Çocuklar küçük yaşta kolayca eğitilirler; çünkü hafızaları ve kavrama yetenekleri henüz yıpranmamıştır. Büyümüş ve dünya meşgaleleri ile belleği yıpranmış, dikkati dağılmış insanın kolay kolay eğitilemeyeceği unutulmamalıdır
  • Akacak kan damarda durmaz.
Bir zarara uğramak, bir musibetle karşılaşmak alnımıza yazılmışsa ne yapsak bunun önüne geçemeyiz. Allah'ın taktidir mutlaka yerine gelir. Bundan 7 aşırı üzüntüye kapılmamak, kadere rıza göstermek gerekir
  • Akıl akıldan üstündür.
Her insanın aynı anlayış, bilgi ve düşünce yapısına sahip olmadığını göstermesidir. Birinin aklına gelmeyen bir durum başka birinin aklına gelebilir. Herhangi bir konu hakkında ışık tutabilecek dahiyane bir fikir sunabilir.
  • Akıl yaşta değil baştadır.
Bir kimsenin yaşı büyümekle organları büyür, boyu uzar. Fakat akıl doğuştan geldiği şekliyle kalır. İnsan büyümekle oda büyümez. Nice gençler vardır ki, saçı sakalı ağarmış olanlardan daha akıllıdır
  • Akıl yiğide sermayedir.
kişinin yaptığı işte başarı sağlaması,aklını kullanması ile orantılıdır anlamında bir söz
  • Allah bir kapıyı kapatırsa ötekini açar.
Dünya hayatında insan imtihan edilmektedir ve kulunu imtihan eden Allah'tır. Bir işte yada girişimde başarısız olunca hemen ümitsizliğe kapılmamalı, bir başka işe koyulmalıdır. Rızık kapısı çoktur, biri açılmaz ise diğeri açılır. İnsan rızkını aramalıdır
  • Allah doğrunun yardımcısıdır.
Hayatını doğruluk ve dürüstlük üzerine kuran insan Allah'ın güvencesi altındadır. Çünkü Allah doğruluğu emreder ve doğru olanlarıda yanlız bırakmaz. Doğru insanlarında başına musibetler gelir, iftiralara uğrayabilir; fakat Allah, dürüst oldukları için onları mutlaka aklar
  • Ateş düştüğü yeri yakar.
Felaket kimlerin başına gelirse onları yakar, kavurur, sürekli bir acı içinde bırakır
  • Ateş olmayan yerden duman çıkmaz
Bir olayın gerçekten meydana gelmiş olup olmadığını anlamak için, gizli kalamayan belirtisine bakmak gerekir. Bu belirti varsa olay da var demektir
  • Ava giden avlanır.
Belirli bir çıkar için başkalarına tuzak kuran, onların kötülüğü için plan yapan ve onları aldatan kimseler, gün gelir kazdıkları kuyuya kendileri düşerler
  • Ayağını yorganına göre uzat.
Dengeli yaşamak isteyen insan mutlaka gelirini, giderine göre ayarlamalıdır. Harcamalar geliri aşmamalı.
  • Az söyle, çok dinle.
çok konuşan çok yanılır, çok dinleyense çok şey öğrenir
  • Ah alan onmaz, ah yerde kalmaz.
Zulmeden, hak yiyen, kötülük yapan ve bu sebeple birilerinin bedduasını alan kimse iflâh olmaz.



B. Harfi ile baslayanlar 


  • Baba kırk oğul beslemiş, kırk oğul bir babayı beslememiş.
Baba kaç çocuğu olursa olsun, hiçbir ayrım yapmadan hepsine bakar, onları büyütür, çocukları ise yoksul ve yaşlı durumdaki babalarının bakımını sen bak, o baksın gibi gerekçelerle bir türlü sağlayamazlar. 
  • Babamın adı hıdır, elimden gelen budur.
Her insanın yapabilecekleri, yetenekleri sınırlıdır. Elinden geleni yapan, daha fazla bir şey yapamam, gücüm ancak bu kadarını yapmaya yeter anlamında kullanılan atasözüdür
  • Babaya dayanma, karıya güvenme.
Kişi,maddi konularda babasına değil kendine güvenmelidir.Kadın ise kolay etkilenen bir varlık olduğu için verilen sırları bir başkasına aktarabilir.
  • Baca eğri de olsa dumanı doğru çıkar.
Dürüst, doğru, iyi ve güzel vasıflarını doğuştan getiren insan, ne denli bozuk, elverişsiz ortamlarda bulunursa bulunsun niteliklerini kaybetmeyip korur.
Yaradılıştan iyi olan kişi ya da nesne, ne denli elverişsiz ortam içinde bulunursa bulunsun, niteliğini yitirmez.
  • Bacak kadar boyu var, türlü türlü huyu var.
Yaşı küçük ancak herkesten farklı alışkanlıklar, huylar edinmiş anlamında atasözüdür.
  • Bağa bak üzüm olsun, yemeye yüzün olsun 
Kişi, karşılık beklediği işten istediğini alabilmek için gereken harcamaları yapmalıdır.
  • Bahanesiz ölüm olmaz
İnsan durup dururken ölmez. Her ölümün bir neden vardır
  • Bak bana bir gözle, bakayım sana iki gözle 
Bir kimse yanındakine ne kadar yakınlık gösterirse, hoş görüyle yaklaşırsa, karşısındaki insan da ona aynı şekilde yaklaşır. Ne kadar yakınlık gösterirsen karşından daha çok yakınlık görürsün
  • Bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur
Emek verilen şeyler yararlanılacak bir duruma gelir. Bakımsız bırakılan şeyler, gün gelir yok olur, gider. Birşeyin verimli olabilmesi için sürekli bakılması, özenle korunması gerekir.
  • Baktın kar havası, eve gel kör olası.
Tehlikeli bir durum belirmeye başlayınca ondan uzak durulmalı, uzaklaşmalı.
  • Baktın yarın yar değil, terkini kılmak az değil
Değer verdiğin dostunun, arkadaşının, akrabanın, hatta eşinin dürüstlükten ve samimiyetten uzaklaştığını görürsen dostluğunu, birlikteliğini sonlandırmaktan asla çekinme, bu utanılacak, ayıplanacak bir durum değildir anlamında bir atasözüdür. 
  • Balık baştan kokar
Bir toplumun başındakilerin tutumu bozuk ise toplumda her şey bozuk olur.
  • Bana dokunmayan (beni sokmayan) yılan bin yaşasın.
Bazı insanlar kendi çıkarlarını ön planda tutar ve kendisine zarar gelmiyor diye herhangi bir duruma dokunmaz. Yani diğer bir deyişle kötülük yapan insanlara engel olmazlar. Kötü insanların hem bireysel hem de toplumsal olarak verdikleri zararlara ses çıkarmazlar. Onlara dokunmazlar ve kendi çıkarlarını korurlar.
  • Barutla ateş yan yana durmaz. 
İkisinin bir arada bulunması çok tehlikeli olan şeyler birbirinden uzak tutulmalıdır.
  • Başa gelen çekilir
Tüm gayretleimize ve tedbirlerimize rağmen başımıza bir musibet gelirse, ona katlanmaktan başka elimizden bir şey gelmez. Bundan dolayı sabırlı olmalıyız
  • Başa gelmeyince bilinmez.
Başkasının uğradıgı bir felaketin ne kadar acı olursa olsun başınıza böyle bir felaket gelmeden anlayamassınız.
  • Baykuşun kısmeti ayağına gelir.
 Allah hiçbir canlıyı aç bırakmaz. Uzun süre hareketsiz duran baykuşun rızkını bile önüne koyar.
  • Bedava sirke baldan tatlıdır. 
Para verilmeden elde edilen, emeksiz elde edilen şeyler kişinin çok hoşuna gider.
  • Bekârın parasını it, yakasını bit yer.
Bu kişiler paralarını harcarken eş ve çocukları olmadığı için sadece kendilerini düşünerek israf ederler ve ona buna yedirirler. Bu yüzden de parasını boşa harcamış olur. Beslenmesini düzensiz yapar, evinin temizliği tam olmaz ve üstüne başına pek dikkat etmez. Kendine bakamadığı için pislik içinde yaşar.
  • Bekârlık sultanlıktır
Bekar insanlar, eşin ve çocukların yük ve sorumluluklarından muaf kimselerdir. Dolayısıyla onlar için daha konforlu ve kolay bir yaşam sürme imkanı mevcuttur. Evlilik büyük bir sorumluluk getiren bir durumdur. Aile sorumluluğundan kaçan, başıboş dolaşmayı seven, özgürlüğüne düşkün ve sorumluluk istemeyen insanlara bekârlık sultanlık gibi gelir.
  • Besle kargayı, oysun gözünü
İyiliği, öyle gelişigüzel kimselere yapmamalıyız. Nice insanlar vardır ki yaratılış gereği  nankördürler. İyilik edip yetiştirdiğimiz öyle sütü bozuk, iyilik bilmez kimseler vardır ki sen ona iyilik yaptığın halde o seni arkadan vurur. 
  • Besledik büyüttük danayı, şimdi tanımaz oldu anayı
Elinde büyüttüğün kişi gün gelip sana nankörlük edebilir.
Anne ve babalar evlatlarını büyütüp yetiştirmek için türlü sıkıntı ve zorluklara katlanırlar, hayırsız ve nankör evlatlar anne babasına saygı sevgi göstereceğine, saygısızlık edip onları tanımazlıktan gelirler, onların kalbini kırarlar...
  • Beterin beteri var
Çok kötü bir durumun daha da kötüsü vardır.
Çok kötü bir duruma düşen kimse, bundan daha kötü bir durumun da bulunduğunu düşünerek kendo kendini teseli etmelidir. Her zaman her şeyin daha da kötüsü vardır.
  •  Elmi yaman, bey mi yaman.
Bir halkın veya toplumun başındaki kişiler ne kadar güçlü olusa olsun ne kadar yetkili olursa olsun, asıl güç halkındır ve ne derlerse o olur. Halk, yöneticilerden her zaman daha güçlüdür.
  • Bin bilsen de bir bilene danış
İnsan birşeyi ne kadar iyi bilirse bilsin, kendisinden daha iyi bilen biri herzaman vardı. Onun için, bir işe başlamadan önce, o iş üzerindeki geniş bilgisi olan birine danişmalı.
  • Bin dost az, bir düşman çok
İnsanın dostu ne kadar çok olursa o kadar iyidir. Bu durumdan bir zarar gelmez. Oysa, insanın birtek düşmanı olsa bile dahi her zaman zarar görme tehlikesi vardır.
  • Bir kahvenin kırk yıl hatırı vardır.
İnsanlar kendilerine yapılan bir iyiliği ufak da olsa  kolay kolay unutmazlar. Size bir fincan kahve ikram eden ve sizinle dostluk kurmuş kişinin hatırını hep saymanız ve bunu unutmamanız gerekir. İyilik iyiliktir, küçük veya büyük diye ayırt edilmez.
  • Bir avuç altının olacağına bir avuç toprağın olsun.
Altın harcanıp gider, toprak ise sürekli ürün veren, para getiren bir maldır. Altın; kolaylıkla harcayabileceğimiz, güvencesi pek fazla olmayan ve tükenen bir maldır. Fakat toprak, harcanamayan, sürekli yerinde duran ve bize beslenmemiz için ürün veren bir zenginliktir. Toprağın maddi bir değeri olmamasına rağmen altından daha değerlidir. 
  • Bir baba dokuz evladı besler, dokuz evlat bir babayı beslemez.
Bir babanın ne kadar çocuğu olursa olsun babalar çocuklarını yetiştirip, büyütebilmek için maddi ve manevi her fedakarlıkta bulunurlar. Fakat bu çocuklar büyüdüğünde, kendi ayakları üzerinde durmaya başladığında ve kazançlarını kendi elde etmeye başladıktan sonra babaları yaşlandığında aynı babalarının onlara baktığı gibi bakmazlar. 
  • Bir baş soğan bir kazanı kokutur.
Kötü bir kişi, kötü bir davranış, kötü bir söz, büyük bir topluluğun huzurunu bozar.
  • Bir çiçekle bahar olmaz. 
Güzel fakat ufak bir belirtiyle elde edilmek istenen neticeye ulaşılmaz.
  • Bir el bir eli yıkar, iki el bir yüzü yıkar. 
Yardım gören kişi, bu iyiliğin altında kalmaz. O da başkalarına yardım etmek için çaba gösterir. Birlik içinde olmak önemlidir. Birlik, kişinin tek başına yapamadığı işleri yapmasını ve çözemediği sorunlarını çözmesini sağlar.
  • Bir elin nesi var, iki elin sesi var.
Bir insanın tek başına gücü, imkanı sınırlıdır. Bundan dolayı büyük işleri tek başına yapamaz. Başkası ile beraber yapmalıdır ki önemli bir varlık gösterebilsin
  • Bir elin sesi çıkmaz
yardımlaşarak işler daha kolay başarılır.
  • Bir göz ağlarken öbür göz gülmez.
Birbirine çok yakın insanlardan biri üzüntülü iken, diğerinin mutlu olması mümkün değildir. Aile bireylerinden birinin hastalık ve benzeri durumlardan ileri gelen üzüntüsü ailenin tümünü etkiler.
  • Bir kimsenin adı çıkacağına canı çıksın
Bir insanın adı kötüye çıkarsa kolay kolay düzelmez, toplum üzerindeki değeri düşer. Adı bir kere kötüye çıkan kişi, zamanla iyi de olsa toplumun bu yargısının önüne geçemez. Adına sürülen bu leke onun yakasını bırakmaz. Nereye gitse bu leke yüzüne vurulur, itilip kakılır, aşağılanıp toplum dışına itilir, sıkıntılar yaşar, bu durum onun için katlanılmazdır. Böyle bir hayatı yaşamak, o insan için yaşarken ölmek demektir.
  • Bir kızı bin kişi ister, bir kişi alır.
Herkes güzel olan her şeyi elde etmek ister. Fakat her insan her istediğini elde edemez, bu bir kişinin kısmeti olur.
  • Bir mıh bir nal kurtarır, bir nal bir at kurtarır.
Yaşadığımız hayatta küçük görünün şeylerin büyük önemi vardır. Herhangi bir olayı, bir işi, bir ödevi küçük saymamak, önemle ele almak gerekir. Küçük görünen işler büyük sonuçlar doğurabilir: Bir çivi eksikliğinden bir nal düşer, bir nal eksikliğinden bir at koşamaz olur; bir atın koşmaması, komutanına bir haberin yetişmemesi dolayısıyla savaşın kaybedilmesine mal olabilir. Böylece bir çivi yüzünden bir ordu yenilgiye uğrayabilir. Nitekim küçük bir vidası eksik olsa koca bir fabrika çalışamaz. Özen gösterilmeyen küçük bir yaradan ölenler çoktur.
  • Bir selam bin hatır yapar.
Selam bir ilgi ve sevgi belirtisidir. Küçük birşeydir ama gönül kazanmakta büyük önemi vardır.  Dinimizin bir emri olan selâm, bir ilgi ve sevgi belirtisidir. Dolayısıyla gönül kazanmanın önemli bir anahtarıdır.
  • Birlikten kuvvet doğar. 
Birlik ve beraberlik içerisinde yapılan işlerin daha iyi neticeler verir, sıkıntılı konular bile kolayca halledilebilir.
Yani hep beraber olursak, birlik olursak her türlü işi başarıyla geçebiliriz.
  • Bol bol yiyen bel bel bakar.
Elde avuçta varken aşırı hatcamaktan  kaçmalıyız, yarınları düşünmeliyiz  Kazandığını bol bol yiyip ilerisi için birşey arttırmayan kimse, kazançsız kaldığı zaman acıklı duruma düşer.
  • Borç ödemekle yol yürümekle tükenir
Başladığı bir işten verimli ve güzel bir sonuç almak isteyen biri, emek harcayıp gayret etmeli ve titizlikle işini yapmalıdır.
  • Boş çuval ayakta dik durmaz.
1. Bir kimsenin karnı doymadan ondan çalışması, dinç ve aktif olması beklenemez.

2. Yeteneksiz, donanımsız kısacası boş insanlar tutunacak bir yol bulamaz ve hayata karşı dik duracak yetilerden yoksun kalır.
  • Böyle gelmiş böyle gider.
Öteden beri süre gelen durum, kurulu düzen, halk arasında yaşayan gelenek ve görenekler kolay kolay değişmez.
  • Buldum bilemedim, bildim bulamadım.
Kişi elinde olanak varken bundan yararlanmayı bilmez. Yararlanma yollarını öğrendiği zaman'da eline olanak geçmez.
  • Büyük balık küçük balığı yutar.
Biz istemesekte, hoşuma gitmesede bu dünyada güçlüler, güçsüzleri ezer, ortadan kaldırır, yada kendilerine bağlarlar. Kısaca bu söz ile hayatta bir yere gelmek isteyen insanların yüksek mevkilere gelmesi ve zengin olması gerektiği demektir. 
  • Büyük başın derdi büyük olur.
Büyük işlerin başında bulunan, geniş sorumluluklar yüklenmiş olan kimselerin derdi çok ve büyük olur. Büyük sorumluluk alanların karşılaşacağı güçlükler de çoktur.
  • Büyük lokma ye büyük söz söyleme 
Agzindan çikani kulagin duysun, yarin öbür gün tam tersini söylemek veya yapmak zorunda kalabilirsin uyarisi.
Asla emin olmadan önemli şeyler söyleyip utanılacak duruma düşme.


C. Harfi ile baslayanlar

  • Cahile söz anlatmak deveye hendek atlatmaktan zordur
Bazı hayvanların en belirgin özelliği inatçılıklarıdır. Deve bu hayvanlardan biridir. Ne kadar uğraşırsanız uğraşın, deveye hendek atlatamazsınız. Cahile söz anlatmak bundanda daha zordur. 
  • Cami ne kadar büyük olsa imam gene bildiğini okur.
Bir toplulukta çok kişi ve fikir olsa da karar verme yetkisine sahip kimseler, kendi bildiklerini uygularlar.
  • Can boğazdan gelir 
İnsan yaşaması için gerekli olan gıdaları düzenli bir şekilde tüketmelidir.
  • Can çıkmayınca huy çıkmaz. 
Huy, kişiliğin bir parçasıdır; kişiyle birlikte doğar, kişiliğinin gelişmesiyle birlikte oluşur ve artık ölünceye kadar sürüp gider.
  • Cana gelecek mala gelsin
Eğer bir kaza gelecek ve zarar görecekse insan, canına değil malına gelsin. Çünkü kazaya uğrayan, zarar gören malın tekrar kazanılması veya elde edilmesi mümkündür. Ama can için durum böyle değildir. Cana gelen felâketler silinmeyecek izler bırakır. 
  • Canımı sokakta bulmadım.
Her canlının sahip olduğu en değerli şey canıdır. Boş yere canını tehlikeye atmaya veya herhangi bir sıkıntıyı çekmeye gerek yok.
  • Cefayı çekmeyen sefanın kiymetini bilmez
Sıkıntı çekmemiş olanlar, eriştikleri rahatlık ve mutluluğun kıymetini gereği gibi anlayamazlar.
  • Cennetin kapısını cömertler açar.
Cömert kimse, para ve malını esirgemeden veren, eli açık olan, yardım seven, muhtaç kimseleri gözeten kimsedir. İslâm dini böyle kimseleri över ve onları cömert olmaya davet eder. Eğer böyle davranırlarsa; yetime, kimsesize, yolda kalmışa, düşküne yardım ederlerse sevap işleyecekler ve öbür dünyada yaptıklarının karşılığını kat kat fazlasıyla göreceklerdir.
  • Cömert derler maldan ederler, yiğit derler candan ederler.
Cömert kişi malını mülkünü paylaşır sonra tüketir; yiğit olan tehlikeye atılır canına kıyar. Sırf tebrik almak için risklere atılmamak gerekir.



ÇHarfi ile baslayanlar 


  • Çağrılan yere erinme, çağrılmayan yere görünme
 Bir Kişi davet edildi yere gitmelidir. Davet edilmediği yere gitmemelidir.
  • Çam ağacından ağıl olmaz, el çocuğundan oğul olmaz.
Çam ağacı çabuk yanan bir ağaç olduğu için ondan ağıl yapmak pek doğru olmaz. Aynı şekilde bir başkasının çocuğu da öz evladının yerini tutmaz. Bu yüzden bir şeyin yerine ona benziyor diye başka bir şey konulmaz.
  • Çam sakızı çoban armağanı.
Varlıksız kimsenin armağanı küçük birşey olur. Hediyede çokluk ve değerden önce içtenlik aranmalıdır.
  • Çeşmeye gitse çeşme kuruyacak.
Çok talihsiz kimseler için söylenen bir söz. Şansı olmayan bir kişinin hemen hiçbir işi yolunda gitmez. Bir şeyden yararlanmaya, bir iş yapmaya kalkışsa karşısına umulmadık engeller çıkar.
  • Çiğnemeden yutulmaz.
Bir işin iyi sonuçlanması için gereken önem ve çalışma gösterilmelidir. Aksi hâlde iş istenildiği biçimde bitirilemez.
En kolay iş dahi emek harcamayı gerektirir. Ağıza kadar gelen nimetten yararlanmak için bile çiğnemek gibi bir çalışmak ister.

  • Çirkefe taş atma, üstüne sıçrar 
Kötülük yapmak için fırsat arayan kişilerle çatışma. Böyle insanlara sataşan zararlı çıkar.
Edepsiz kimseye hoşuna gitmeyecek bin şey söyleme, sana saldırır.
  • Çivi çiviyi söker. 
Güçlü bir şey, kendisi güçlü olan başka bir şeyle veya durumla etkisiz bırakılır.
  • Çivi çıkar ama yeri kalır.
Birine yaptığımız kötülüğü ne denli gidermeye çalışırsak çalışalım, yine de o kötülüğün bir izi ve hatırası kalır.
  • Çıkacak kan damarda durmaz 
Bir şeyi yitirmek kaderde varsa buna engel olunamaz.
  • Çıkmadık candan umut kesilmez.
Ölmek üzere bulunan hastanın bile iyileşeceğinden son anına değin umut kesilmez. Elden gitti sandığımız bir şeyle ilgimiz büsbütün kesilmemişse, gereken çabaları harcayarak onun elimizde kalmasını umabiliriz.
  • Çobansız koyunu kurt kapar. 
Koruyucusu, yöneticisi bulunmayan kişiyi ve topluluğu düşman ezer.
  • Çocuk düşe kalka büyür.
Her çocuk emeklemeye, yürümeye başladığı zamanda sık sık düşüp bir yerlerini incitebilir. Bu durum son derece doğaldır. Anne ve baba bunun için kaygı duymamalıdır.
  • Çocuktan al haberi
Büyükler bir konuyu işlerine geldiği gibi anlatırlar. Çocuk ise yalan bilmez. Herşeyi olduğu gibi anlatır. Onun için haberin doğrusu çocuktan alınır. Gizli şeyler çocuğun yanında konuşulursa çocuk bunları öğrenir ve duyduklarını olduğu gibi aktarır.
  • Çoğu zarar, azı karar. 
Hangi işte olursa olsun aşırılığa gidilmemeli, herkesin uygun gördüğü ölçüde kalmalıdır.
  • Çok gezen çok bilir.
Çok gezen kişi, gezdiği yerlerde değişik şeyler görür, öğrenir. Eskiden bildiklerinin üstüne yeni bilgiler ekler.
  • Çok gezen tavuk ayağında pislik getirir.
Gerekli gereksiz her yere girip çıkan kadın hakkında dedikodu yapılır, adı lekelenir.
  • Çok havlayan köpek ısırmaz
Karşısındakini bağırıp çağırmakla korkutmaya çalışan kimse, sıra eyleme gelince durur, bir saldırıda bulunmaz.
  • Çok laf yalansız, çok mal haramsız olmaz
Çok konuşanın sözleri arasında herhalde yalan bulunur. Bol kazancın içinde yasadışı elde edilmiş para bulunduğu gibi.
  • Çok naz âşık usandırır
Kişi aşık olduğu birinin veya değer verdiği kişinin onları sevdiğinden dolayı nazını çeker. Fakat bu durum gereğinden fazla abartılırsa kişi ısrarla naz ederse ortada bir sevgi kalmaz ve bu insanlara katlanılması güç olur. Bir işi yaparken de, yaptığımız iş ne olursa olsun fazla nazlanmak karşı tarafı rahatsız eder.
  • Çürük tahta çivi tutmaz
Gerçek niteliğini yitirmiş, aslı bozulmuş, eskimiş, işe yaramaz bir hâle gelmiş bulunan bir şeyi, ne kadar uğraşırsak uğraşalım faydalanabilecek bir duruma getiremeyiz.

D. Harfi ile baslayanlar

  • Damlaya damlaya göl olur.
Küçük şeyler birike birike büyük varlıklar oluştururlar. 
  • Dağ başına kış gelir, insanın başına iş gelir
Dağ başında kışın nasıl fırtına eksik olmazsa kişinin yaşamında da yıpratıcı olaylar öylece eksik olmaz.
  • Dağ başında duman eksik olmaz
Nasıl dağ başlarından duman eksik olmazsa, toplumda yüksek mevkilere, makamlara çıkan ve sorumluluk alan kimselerin başında da dert eksik olmaz.
  • Dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur.
İnsanlar, dağlar gibi yerlerinden kımıldamayan cansızlar değildir. Dostlar, tanıdıklar, akrabalar birbirlerinden ne kadar uzak düşmüş olurlarsa olsunlar ve buluşmaları ne denli güçleşmiş bulunursa bulunsun, günün birinde kavuşabilirler.
  • Dağları ıssız sanma, körleri gözsüz sanma.
Hayatta çevresi ile ilişkisi olamadığı sanılan canlıların ve nesnelerin ilişkilerle yüklü olduğu unutulmamalıdır.
  • Danışan dağı aşmış, danışmayan yolu şaşmış.
Bilmediği şeyi bir bilene soran, en zor işlerin bile üstesinden gelir sormayan ise güçlükler içinde yuvarlanır gider.
  • Darı unundan baklava, incir ağacından oklava olmaz.
Kötü ve kalitesiz malzeme ile güzel bir ürün meydana getirilemez. Yeteneksiz kişiler, büyük sorumlulukların gerektirdiği çabayı gösteremezler.
  • Davacın kadın olursa yardımcın Allah olsun
Seni yargılayacak kişi, senden davacı olan kişi ise elbette kendisini haklı çıkaracak ve sana ağır ceza verecektir.
  • Davetsiz gelen döşeksiz oturur.
Bir yere davet edilmediği halde giden kimse iyi karşılanmaz, hürmet görmez. Zaten davetsiz olduğu için ilgi ve ağırlanmasını beklememelidir.
  • Davul dengi dengine çalar.
İnsanlar arasındaki yakınlaşmalar, arada eşitlik olursa güzeldir. Anlaşma ve dostluk da böyle sağlanabilir. Birbirine uygun kişilerin birlikte olmasında faydalar vardır.
  • Davulun sesi uzaktan hoş gelir.
Herhangi bir olayın gerçek durumunu anlayabilmek için uzaktan değil, birebir yaşamak gerekmektedir. Uzaktan izleyen insanlar için ise olaylar kolay görünür. Hatta yaşamda öyle durumlar ortaya çıkar ki, yaşayan insanlar rahatsız olurken uzaktan kişiler ona imrenir.
  • Dayak cennetten çıkmıştır.
İnsanların terbiye yolları çeşitlidir. En son başvurulacak terbiye biçimi ise dayaktır. Ancak dayağın caydırıcı özelliği olduğu için iyi sonuç verir. Disiplinin sağlanması için gerektiği hâllerde dayağa başvurmak kişileri yola getirir, düzen ve nizamı korur, toplumun veya çevrenin huzuru sağlanmış olur. Bu için dayak cennetten çıkmış gibi algılanır.
  • Değirmen iki taştan, muhabbet iki baştan
Birlikte iş görmek, birlikte yolculuk etmek, birlikte yaşamak isteyen karı-koca gibi insanlar arasında öncelikle bir uyumun olması şarttır. Bu uyum da karşılıklı saygı ve sevgi temeline dayanır. Tek taraflı sevgi ve saygı uyumu sağlamaya yetmez, ortada düzen diye bir şey kalmaz, kurulan beraberlikten de hayır gelmez.
  • Deliye hergün bayram
Hiçbir şeyi kendine dert edinmeyen, istediği yerde dolaşıp dilediği işi yapan delinin bütün günleri bayram özgürlüğü ve şenliği içinde geçer. Delinin bu başıboş yaşayışını uygulamaya özenenler için de söylenecek şey budur.
  • Demir nemden, insan gamdan çürür.
Nem, ıslak demiri nasıl paslandırır, çürütürse, gam, kaygı, kederde insanı öylece yıpratır, çürütür, harap eder.
  • Deniz bal olmuş, fukara kaşık bulmamış.
Her yanda bol kazanç ve nimet dolu olsa, yararlanma olanağı bulunmayanlar için neye yarar. Herkes bol kazanç ve nimet elde etmek ister. Fakat yararlanma olanağı olmayan kişinin her yanı bol kazanç ve nimet doluda olsa hiçbir işe yaramaz.
  • Deniz dalgasız olmaz, gönül sevdasız olmaz.
Denizde dalga nasıl eksik olmuyorsa, insanın da gönlünden sevda eksik olmaz. Ne kadar engel olunmaya çalışılsa da ister istemez kişi gönlünü birine kaptırabilir.
  • Denizdeki balığın pazarlığı olmaz.
Henüz ele geçirilmemiş ve ele geçirilmesi zor olacak bir şeyin alımı satımı konuşulmaz.
  • Denize düşen yılana sarılır.
İnsan çaresizlik içine düşerse, böyle bir durumda varlığı beş para etmez kimselerden bile medet umar. 
  • Derdini söylemeyen derman bulamaz.
İnsan, derdini, sorunlarını, sıkıntılarını birilerine anlatırsa daha kolay çözüm bulabilir.
  • Dibi görünmeyen sudan geçme.
İçyüzünü iyi bilmediğin, anlamadığın, öğrenmediğin bir işe girişme. Yoksa tehlikeye düşüp zararlı çıkabilirsin.
  • Dikensiz gül olmaz.
Bu dünyada kusursuz güzellik yoktur. Herşey, bir yönüyle eksik yada kusurludur. Bundan dolayı her güzel şeyin hoşa gitmeyen yönü mutlaka bulunur. Güzel şeyi elde etmek isteyen yada elde eden kimse, bunun gerektirdiği rahatsız edici şeyleride hoşgörmelidir.
  • Dilenci küsmüş, kısmetini kesmiş.
kişi, ya verileni beğenmez yada verenle bozuşursa, yardımdan kendi eylemiyle yoksun kalır. İnsan eline geçen bir nimeti beğenmez ve istemezse sonra onu arasa da bulamaz.
  • Dilin kemiği yok
Dil kolayca her yana dönebilir. Bu özelliğe sahip olan dilde, her türlü kelimeler de kolayca çıkar, insan doğru olmayan, birbiriyle çelişkili sözleri söyleyebilir, önce söylediğini sonra inkâr edip başka şekle çevirebilir.
  • Dinsizin hakkından imansız gelir.
Acımasız kimseyi kendisinden daha acımasız biri yola getirir.
  • Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar.
Kendi çıkarlarını düşünen ikiyüzlü insanların olduğu yerlerde içlerinden sıyrılarak doğruyu söyleyen insanların sevilmediğini ifade eden bir atasözüdür. Böyle yerlerde doğru söyleyen insanların istenmediğini ifade etmek için kullanılır.
  • Doğru söz acıdır.
Karşısındakinin yanlışlarını onun yüzüne söyleyen kimsenin sözleri karşısındakine acı gelir. Sözler acı gelse de söylemekte yarar vardır. Çünkü yanlışlar böylece önlenmiş olur, devam etmez.
  • Doğrunun yardımcısı Allah’tır.
Hak ve adaletten kopmayan, işlerinde doğruluktan ayrılmayan kişiye Yüce Allah her zaman yardımcısı olur. 
  • Dost acı söyler.
Dost olan kimse dostundan gerçeği saklamaz, dostunun kusurunu, yanlışını acı da olsa söyler, dostunu uyarır, dostun acı sözü iyilik içindir.
  • Dost bin ise azdır, düşman bir ise çoktur.
Çevremizde kendimize yakın gördüğümüz kişiler veya dostlarımız bizi üzmeyeceği için sayıca fazla olsa da bize herhangi bir kötülükleri dokunmaz, sayılarını arttırmakta fayda vardır. Fakat düşmanımız bir tane de olsa bize zarar vermek istediğini biliriz. Bu yüzden insan dostunu çoğaltmalı, düşmanını azaltmalı.
  • Dost dostun ayıbını yüzüne söyler.
Gеrçеk dostluklar yalan vе fеsatlık üzerine kurulmaz. Dostu üzülecek olsa ԁa onun ayıplarını yüzüne söyleɾ, aɾkasından konuşmaz. Amacı dostunu kırmak değil, onun bu hatalarını ve ayıplarını ԁüzeltmektir.
  • Dost ile ye, iç, alışveriş etme.
Alışverişte her iki taraf da kendi çıkarını düşüneceğinden dolayı iki dost veya akraba arasındaki alışverişler dostluğu bozabilir.
  • Dost kara günde belli olur.
Gerçek dostlar ancak üzüntülü, sıkıntılı günlerde insanı yalnız bırakmamakla belli olurlar.  Sevinçli, mutlu günlerinde bir kişiyle dostluk ilişkisi kuranlar çok olur. Çünkü mutluluğa katılmak hoş birşeydir. Sevincin ödenecek bir bedeli yoktur. Bunun için gercek dost insanı zor günde yanlız bırakmayan dostur. 
  • Dostluk başka, alışveriş başka
Alışverişin temelinde çıkar, dostluğun temelinde ise fedakarlık yatar. Bunu bilip dost kalmak isteyenler alışverişlerini arkadaşlık ilişkisinden ayrı tutarlar. Bu kişiler arasındaki dostluk, birinin ötekine fedakarlık yapmasını gerekli kılmaz.
  • Dumansız baca olmaz, kahırsız koca olmaz.
Dumanı olmayan baca olmadığı gibi eşine zahmet ve sıkıntı vermeyen koca yoktur.
  • Dünya bol olmuş neye yarar, pabuç dar olduktan sonra.
Bu dünyada bolluk, bereket, güzellik, özgürlük, rahatlık, eğlence gibi insana mutluluk veren şeyler çoktur. Ancak bunlardan yararlanma imkanı olmayan kişiler için bunlar bir değer taşımaz.
  • Dünya malı dünyada kalır.
İnsan öldüğü zaman malını öbür dünyaya götüremez. Bu maldan ancak yaşadığı sürece yararlanabilir. Öyle ise gerek kendisi için, gerekse hayırlı işler için para harcamaktan kaçınmamalıdır.
  • Dünya ölümlü, gün akşamlı.
Bu dünyada hiçbir durum sürekli değildir. Her iyi durumun bir sonu vardır. Her şey değişkenlik gösterir. Zenginler fakir olabilir, gücü olan gücünü kaybedebilir ve gençler yaşlanır. Bu durumdan ibret alınmalıdır.
  • Düşenin dostu olmaz.
Zenginliğini, makamını ve itibarını kaybeden ve bir felaket ile karşılaşan kişilerin etrafında kimse kalmaz. 
  • Düşmez kalkmaz bir Allah.
Halden hale girmek, batmak ve çıkmak biz insanlar içindir. İnsan, zengin iken yoksul düşebilir; sağlık içindeyken hastalanabilir; yüksek bir iş başındayken görevden alınabilir. Bunların terside olabilir. Gücünü, yüceliğini yitirmeyen tek varlık Allah'tır.



E. Harfi ile baslayanlar

  • Ecel geldi cihane, baş ağrısı bahane.
İnsan nasıl olsa ölecektir. Ama her ölümün bir sebebi vardır. Bazı ölümlerin nedeni olarak gösterilen şeyler ölümün sonucunu doğuracak şeylerden olmaktan uzaktır. Çünkü bunlar çok basit şeylerdir. Fakat bunlar bahanedir; asıl neden, kişinin yaşama süresinin sona ermiş olması, bu dünyada rızkının bitmesidir.
  • Ecele çare bulunmaz.
Çaresiz gibi görünen her türlü işin bir çaresi mutlaka vardır. Bu dünyada çaresi bulunmayan tek şey ölümdür.
  • Eğri otur, doğru söyle.
Durum ne olursa olsun, doğru olan, gerçek olan söylenmeli.
  • Eğriye eğri doğruya doğru.
Gerçek neyse aynen belirtilmelidir. 
  • Ekici ol, bilici olma.
Tarım işiyle uğraşan çiftçi, işini gayet iyi bilir ve gerektiği gibi yapar. Fakat hasat zamanı geldiğinde hangi ürünü alıp alamayacağını bilemez. Çünkü yaşanacak doğa olaylarının ekin üzerinde nasıl bir etki yaratacağı belli olmaz ve bunu tahmin edemez.
  • Ekmeden biçilmez.
Emek harcanmadan, gayret sarfetmeden verim alınmaz. Birine iyilik yapıp fedakârlık göster ki, benzer şekilde karşılığını alabilesin.
  • Ekmeğin büyüğü, hamurun çoğundan olur.
Bir iş sırasında kullanılan malzemeler ne kadar çoksa ve bu malzemeleri ne kadar verimli kullanırsak, o iş sonunda ortaya çıkan ürün de o kadar kaliteli olur. Ortaya güzel ve tatmin edici ürünler ortaya çıkarmak istiyorsak, verimli araç kullanımı şarttır.
  • Ekmek aslanın ağzında.
Geçinmeyi sağlayacak bir iş bulmak ve para kazanmak çok zordur.
  • Ekşi yüzlünün balı acı olur.
İstemeden iyilik yapan kişi karşısındakinide hoşnut edemez. 
  • El ağzına bakan, karısını tez boşar
Kişi, özel hayatı ile ilgili ciddi konularda başkasının düşüncesiyle değil kendi düşünceleriyle karar vermelidir.
  • El el için ağlamaz; başına kara bağlanmaz.
Bir kişinin derdi veya çektiği bir sıkıntısı varsa, bu sorunuyla kendi ilgilenmeli ve kendi gücüyle çare bulmaya çalışmalıdır. Aksi taktirde karşı taraftan yardım istenirse, size hayır gelmez. Çünkü bir başkası bizim sorunumuzu kendisine dert etmez.
  • El el ile, değirmen yel ile.
Nasıl ki bir değirmenin dönüp buğdayı öğütebilmesi için rüzgara ihtiyacı varsa, insanında birtakım ihtiyaçlarını karşılaması, işlerini görebilmesi için diğer insanlara ihtiyacı vardır. Çünkü toplum hayatı yardımlaşma esası üzerine kurulmuştur, insan tek başına bütün işleri yürütemez ve başarıya ulaşamaz. İnsanlar bir araya gelmeden yaşayamazlar, birbirlerine yardım etmeden başarıya ulaşamazlar.
  • El elden üstündür 
Bir kimse, kendisinden üstün bir başkasının da olabileceğini bilmelidir.
  • El eli yıkar iki elde yüzü
Bir kişi başka bir kişiye yardım ederse o da bu iyiliğin altında kalmaz, güçlenmiş olarak yardımlara koşar.
  • El elin aynasıdır.
İnsanlar birbirine yabancı olsa bile, tanıştıkları andan itibaren birbirlerini izleyerek hal ve tavırlarını öğrenirler. Bu yüzden el senin nasıl bir insan olduğunu bilir. Sen ele nasıl davranırsan karşılığını da aynı şekilde alırsın.
  • El için ağlayan gözden olur.
İnsanlar hayatta olduğu sürece öncelikle kendini ve sevdiklerini düşünmek zorundadır. Başkası için yapılacak özverinin ve fedakarlığın bir sınırı vardır. Bu durumun bir ölçüsü olması gerekir. Bunu aşarsanız eğer zarara uğrarsınız. 
  • El için kuyu kazan, evvela kendi düşer.
Başka birini tuzağa düşürmeye çalışan kimse, bu tuzağa ondan önce kendisi düşer.
  • El kazanı ile aş kaynamaz.
Önemli bir iş, başkalarının yardımıyla başarılamaz, iş her an yarıda kalabilir
  • El mi yaman, bey mi yaman
Baştakiler ne kadar güçlü görünürlerse görünsünler, asıl güç halktadır; halk yöneticilerden her zaman ağır basar.
  • El vergisi, gönül sevgisi.
Bize bir armağan veren kişiye karşı gönlümüzde bir sevgi oluşur.
  • Elçiye zeval olmaz.
Bir kimsenin sözünü başka bir kimseye iletmekle görevli kimse, bu sözlerden sorumlu değildir. Sözler kimin ise, hatasıda, sevabıda ona aittir; bunda aracının hiçbir suçu ve kabahatı yoktur.
  • Elden vefa, zehirden şifa. 
Zehirden şifa beklenilmeyeceği gibi yabancılardan ve duşmandan da yardım ve iyilik beklenmez.
  • Elifin hecesi var, gündüzün gecesi var.
Kolay ve düzgün başlayan bir iş hep öyle sürüp gitmez, güçlüklerle ve aksaklıklar'da olabilir; çıkabilir. 
  • Elin ağzı torba değil ki büzesin.
Bir olay olduğunda veya dedikoduya elverişli bir durum ortaya çıktığında, bazı insanlar bunlara çeşitli yorumlar katarak dilden dile dolandırmaya başlarlar. Yapabildiği kadar dedikodu yapar ve bu yayılır. Bu durumun önüne geçilmesi çok zor olur, sonuçta insanların ağzını bağlayamayız.
  • Elinle ver, ayağınla ara.
Bazı sorumsuz insanlar kendilerine yapılan iyilikleri istismar ederler. Ödünç aldığı şeyi geri vermeyi geciktirler veya geri vermezler. 
  • Elmas çamura düşse yine elmas.
Daha öncеdеn insanların, dürüst, ahlaklı, yetenekli ve bilgili olarak tanıԁığı, çevresinԁen değeɾ göɾen insanlaɾ, ne kadar horlanırsa horlansın vеya bulunduğu yüksek yeri yitirip önemsiz bir yerԁe bulunmak zorunda kalsın değeɾinden hiçbiɾ şеy kaybеtmiş olmaz.
  • Elti eltiye eş olmaz, arpa unundan aş olmaz.
Arpa unundan aş olmadığı gibi eltiler de birbirleriyle kaynaşıp arkadaş olamazlar.
  • Emanet ata binen tez iner
Geçici olarak başkasının eşyasını ve yetkisini kullanan kişiler, çok geçmeden ellerindekileri asıl sahibine bırakıp, eski hallerine dönerler.
  • Emanet eşeğin yuları gevşek olur
Bir kimseye emanet edilen şeyin o kimsece iyi korunmadığı her zaman görülen olaylardandır.
  • Emanete hıyanet olmaz.
Emanet olarak bize bırakılan şeyi iyi korumalıyız. Bu, bir insanlık borcudur. Emanete hainlik yapmak, kendi yararımıza kullanıp yıpratmak, dinimize, törelerimize ve doğruluk kurallarına aykırıdır.
  • Emek olmadan yemek olmaz.
Özenle ve çok çalışmadan bir şey kazanıp meydana getiremeyiz. Yiyip içmek, harcamak ve kısacası yaşayabilmek için haksız bir yolla değil, alın teri dökerek kazanmamız şarttır.
  • Er ekmeği er kursağında kalmaz
Mert, cömert olan insanlar gördükleri iyiliği unutmazlar; bunun karşılığını mutlaka bir gün öderler.
  • Er ekmeği, meydan ekmeği.
Bir kadının rahatça, huzurla ve mutlulukla yaşayacağı yer kocasının evidir, rahatça harcayacağı para da kocasının parasıdır. Kadın kocasının evinde yemeğini rahatlıkla yer sanki herkese açık bir sofraymış gibi fakat başka yakınlarının sofrasında bu kadar rahat olamaz.
  • Er olan ekmeğini taştan çıkarır.
Azimli kimse geçim yolunu bulmak için en güç işlerle bile uğraşmaktan yılmaz.
  • Erkek sel, kadın göl.
Erkek, parayı bilinçsizce harcama eğiliminde olsa bile kadın buna meydan vermemeli, tutumlu olmalıdır.
  • Erken kalktım işime, şeker kattım aşıma.
İşine sabahleyin erken başlayan kişiler başarı elde ederler. 
  • Eşeğe altın semer vursalar yine eşektir
İnsanlık değerinden yoksun kişi, kılık kıyafetle, ünvan ve sandalye ile değer kazanmaz. O yine bayağı ve düşüktür.
  • Eşeğe cilve yap demişler, çifte atmış
Kaba, görgüsüz ve ahmak kişiler başkalarının hoşuna gideceğini sanıp yaptığı işler, söylediği sözler aslında kaba ve incitici olur. Hoşa gideyim derken kendilerini rezil edip, komik duruma düşerler.
  • Eşeği düğüne çağırmışlar, ya odun eksik, ya su demiş.
İşi gеrеği hayatı başkasına hizmet etmek olan kişiler, kendilerine beklenilmeyen bir ikramda bulunulmak için veya kendisinin ağırlanacağı bir davеtе çağrıldığında, yine hizmet iςin çağrılԁıklarını ve bu konuԁa haklı olduklaɾını düşünüɾleɾ.
  • Eşeği sahibinin dediği yere bağla da varsın kurt yesin
Sana emanet edilen işi, sahibinin isteğine uygun olarak yapki kötü bir sonuç ortaya çıkarsa sen sorumlu olmayasın.
  • Eşeği süren osuruğuna katlanır.
Görgüsüz ve kaba bir kişi ile uğraşan, ondan gelecek kötülük ve çirkinliklere karşı hazırlıklı olmalıdır.
  • Eşeğin kuyruğunu kalabalıkta kesme kimi uzun der, kimi kısa.
Başkasını ilgilendirmeyen işleri kendi kendimize karar verip yapmalıyız. 
  • Eski düşman dost olmaz olsa da dürüst olmaz. 
İnsanlar eskiden düşman olduğu biriyle arasındaki kırgınlıkları, kavgaları unutabilir ve onunla barışabilir. Fakat dost olamaları biraz zordur. Çünkü zamanında birbirlerine yaptıkları kötülükler birbirlerine güvenmelerine engel olur. Ardaki ilişki güven vermediği için de dost olmalarına engel olur.
  • Eski düşman dost olmaz.
Birçok nedenlerin birbirini izlemesiyle sürüp gelmiş olan eski düşmanlık, dostluğa çevrilemez.
  • Esmere al bağla, karşısına geç ağla.
Esmer insana kırmızı renkli giysi yakışmaz.



F. Harfi ile baslayanlar

  • Fakirlik ayıp değil, tembellik ayıp.
Yoksulluk utanılacak bir şey değildir, çalışmamak en büyük ayıptır. Toplum yaşamında herkes aynı gelir düzeyine sahip olmayabilir. Yoksul olmak, az para kazanmak utanılacak bir durum değildir
  • Fala inanma, falsız kalma.
Fala inanmak doğru bir şey değildir. Çünkü geleceğimizde neler olacağını sadece Allah bilir. Ancak kişinin fal baktırması onu eğlendirir ve herkesin gelecekle alakalı olarak umut verici, güzel şeyler duyması hoşuna gider.
  • Fazla mal göz çıkarmaz.
Ne kadar ve ne türden mal olursa olsun malın fazlası elden çıkarılmamalıdır çünkü mutlaka bir gün gelir lazım olur.
  • Felek kimine kavun yedirir kimine kelek.
İnsanların kaderleri farklı farklı yazılmıştır. Bu yüzden kimisi mutlu bir yaşam sürer. Kimisi ise talihsizdir. Bu talihsiz insanlar ne kadar çaba gösterirse göstersinler maalesef istediklerine ulaşamazlar.
  • Fırsat her vakit ele geçmez. 
Fırsat insanın eline çok seyrek geçer. Onun için önümüze çıkan fırsatı kaçırmamak, ondan yararlanmak gerekir.



G. Harfi ile baslayanlar


  • Gafile kelam, nafile kelam. 
Çevresindeki gerçekleri görmeyen, sezmeyen, bilgisiz, dalgın kimseye ne söylense kâr etmez. O, bildiği gibi hareket eder. Dolayısıyla etrafında olan biteni umursamayan kimseleri doğru yola getirmek için yapılan uyarılar boşunadır.
  • Garip kim, kör o.
Kendi yerinden, yurdundan gurbet ellere giden kişi orada nereden alışveriş yapacağını, aradıklarını nerede bulacağını, nasıl davranacağını bilemez, sanki kör gibidir. 
  • Garip kuşun yuvasını Allah yapar.
Tanrı'ya inanmış kişileri, tanrı sıkıntı içinde bırakmaz.Onlar bir süre sıkılsalar da Tanrı bir yerden bir şey bağışlayarak sıkıntılarını ya kaldırır ya da hafifletir.
  • Geç olsun da güç olmasın.
Yapılan işlerin başarıya ulaşması ve birtakım engellerin ortadan kaldırılması için fazla zaman harcanmasının ziyanı yoktur.
Elde etmek istediğimiz sonuca geç kavuşmamızın zararı yok. Yeter ki engeller çıkarak ona erişmeyi güçleştirmesin.
  • Gece işi kör işi.
İşlerimizi mümkün olduğunca gündüz yapmaya çalışmalıyız. Çünkü gece karanlığında yapılan iş, körlerin yaptığı iş gibi özensiz olur. 
  • Geçim dünyası.
İnsanlar önce kendi rızkını düşünür ve geçimini sağlayacak işlerde çalışır.
  • Geçti bor'un pazarı sür eşeğini niğde'ye.
Fırsatlar ve imkanlar bitti, artık iş işten geçti. Boşuna uğraşmanın, çırpınmanın anlamı yok.
  • Gel demek kolay ama git demek güçtür.
Bir konuğu davet etmek, bir insana iş bulup onu yerleştirmek kolay ve zevk vericidir. Ancak sıkıntı veren konuğa git demek, işini hafife alan kimseye işe gelme demek çok zordur. 
  • Geleceği varsa göreceği de var
Kötülük yapmaya kalkışacak olursa karşılığını elbette görür.
  • Gelen ağam giden paşam.
Bazı kişiler çıkarları için herkese yalakalık yaparlar, her duruma katlanırlar. Böyle kişiler için yönetim kimde olursa olsun benim için fark etmez anlamındadır.
  • Gelen gidene rahmet okur
Beğenmediğimiz ve bundan dolayı işten, yönetimden ayrılmasını arzu ettiğimiz bir kişi yada kişilerin yerine çoğu zaman öyleleri gelir ki, insana nerede öncekiler dedirtirler.
  • Gelen gideni aratır.
Beğenmediğimiz bir kişinin yerine öyle birisi gelir ki eskisini aratır.
  • Gelene git denilmez
Kendiliğinden gelen bir konuk geri çevrilmez.Kendiliğinden bize gelen misafiri kabul etmemek inançlarımızla ve geleneklerimizle bağdaşmaz.
  • Gelin altın kürsü getirmiş, üstüne kendisi oturmuş.
Bir topluluk içerisine giren kimse, yanında götürdüğü eşyayı kendisi kullanacaksa bunun değerli, değersiz olması, kimseyi ilgilendirmez
  • Gelin eşikte oğlan beşikte.
Bir eve yeni gelin gelir gelmez, çocuğu da beşikte düşünmek ve bebek hazırlıklarına başlamak gerekir.
  • Gelin girmedik ev olur, ölüm girmedik ev olmaz.
Her eve gelin girmeyebilir ama ölüm kesinlikle girer.
  • Gelini ata bindirmişler, “ya nasip” demiş.
Bir işin kesin sonucunu görmeden, o işe oldu gözüyle bakılmaması gerekir. Öncelikle kesin sonuç alınması gerekir. Çünkü her an umulmadık engellerle karşı karşıya kalabiliriz.
  • Gemiyi kurtaran kaptandir.
Yetenekli, becerikli kimse, herkesin ne yapacağını şaşırdığı karışık bir ortamdaki tehlikeleri atlatarak işini iyi bir sonuca ulaştırır
  • Gençliğin kıymeti ihtiyarlıkta bilinir.
İnsan gençliğinde yaptığı şeylerin çoğunu yaşlandığında yapamaz ve gençliğin ne denli değerli olduğunu o zaman anlar
  • Gezen kurt aç kalmaz.
Geçimini sağlamak için gezip dolaşan, şuraya buraya başvuran kişi aç kalmaz
  • Giden gelseydi dedem gelirdi.
Ölen nasıl bir daha dirilmezse, kaçan fırsatlar da çoğu zaman geri gelmez. Onun için kişi elindekilerin ve fırsatlarının kıymetini iyi bilmelidir. 
  • Gidilmeyen yer senin olmaz.
Gidemediğimiz, yararlanamadığımız yer, malımız olsa bile bir işe yaramaz. Böyle bir yerin bizim olmasıyla olmaması arasında bi fark yoktur.
  • Gidip de gelmemek var, gelip de görmemek var.
Uzak bir yere giden kimse, ayrıldığı yere bir daha dönebilir, belki orada ölür. Dönebilsede ayrılırken bıraktığı yakınlarını bulamayabilir, onlarda ölmüş olabilirler. O halde vedalaşırken bunu hatırlamak ve helalleşmek gerekir.
  • Gizlide gebe kalan aşikarede doğurur.
Toplum içindeki insanlar arasında yaşanan hiç bir gizli davranış saklı kalmaz. Başlangıçta gizlenebilmiş olan bir olay, bir süre sonra gizlenemeyecek sonucu ile açığa çıkacaktır.
  • Gökyüzünde düğün var deseler, kadınlar merdiven kurmaya kalkar.
Kadınlar еğlеncеyi еrkеklеrdеn daha ςok severler ve eğlenceye ԁaha ԁüşkünlerԁir. Bu yüzԁen eğlenebilmek için heɾ tüɾlü çabayı vе fеdakarlığı yaparlar. Olmayacak işleri oldururlar.
  • Göle su gelinceye kadar kurbağanın gözü patlar.
Ferahlatıcı bir duruma kavuşulacağı belli olsa bile, sonucun çok gecikmesi, onu yararsız kılar ve bekleyeni yoksunluk içinde kıvrandırır.
  • Gölgesinde oturacak ağacın dalı kesilmez.
Bize yarar sağlayan kişilere ya da nesnelere zarar verecek eylemlerde bulunmamalıyız. 
  • Gölgeyi hoş gören tekneyi boş görür.
Çalışmayıp keyfine bakan yoksul kalır.
  • Gönlün yazı var, kışı var.
İnsan kimi zaman neşeli, iyimser, yaşama sevinci ile dolu olur; kimi zamanda bunalmış, kötümser, bezgin.
  • Gönül ferman dinlemez.
Ne kadar engel, ne kadar yasak konursa konsun gönül sevdiğinden asla vazgeçmez. Gerçekten seven kişi, sevdiğini elde etmek için yalnızca duygularının emrine boyun eğer. Çünkü insanın gönlüne söz geçirmesi oldukça zordur.
  • Gönül kimi severse güzel odur.
Güzellik kişiden kişiye değişir. Bir kimsenin güzel bulduğunu bir başkası güzel bulmayabilir. Buna göre, kişinin kendi sevdiği şey ya da kimse güzeldir.
  • Gönülden gönle yol vardır.
İnsanları bir araya getiren huy, zevk, alışkanlık, fikir ve inanç birliğidir. Dolayısıyla bu insanların gönüllerinde de bir duygu birliği vardır. Biri öteki için ne düşünüyor ve ne hissediyorsa, öteki de diğeri için benzer şeyi düşünür ve hisseder.
Birbirlerine birtakım duygularla bağlı olan iki kimseden biri, öteki için ne düşünüyorsa o da beriki için aynı şeyi düşünür.
  • Gönüller bir olunca samanlık seyran olur.
Birbirlerini gönulden sevenler için maddi şeylerin önemi yoktur. Tüm güçlerini sevgilerinden alan bu kişiler her türlü zorluğu aşabilirler. Samanlık bile onlara güzel bir mekan gibi gelir.
  • Gönülsüz namaz göğe ağmaz
İçten gelen bir duygu ile kılınmayan namaz kabul olmaz. Bunun gibi, isteksiz yapılan iştende hayır gelmez.
  • Gönülsüz yenen aş, ya karın ağrıtır ya baş.
İsteksiz yenilen yemek nasıl insana dokunursa, istenmeyerek yapılan işte öylece kötü sonuç verir.
  • Gördün deli, savul geri.
Dengesiz kimselerden uzak durmak gerekir.
  • Görmemiş görmüş, gülmeden ölmüş.
Görgüsüz kişi, günün birinde ummadığı bir duruma erişirse sevincinden ne yapacağını şaşırır.
  • Görmemişin oğlu olmuş çekmiş çükünü koparmış
Görgüsüz kimse, gün gelir de hayal bile edemediği bir şeye ulaşırsa, sevincinden ne yapacağını bilemez.
  • Göründü sivas'ın bağları
Gerçekleşmesi beklenen bir şeyin ortaya çıktığına dair belirtiler. 
  • Görünen dağın uzağı olmaz.
Bir durumun nasıl bir sonuca varacağı belli olduktan sonra bu sonuç çok geçmeden gerçekleşir.
  • Görünen köy kılavuz istemez.
Açıkça belli olan bir durumu izah etmek gerekmez.
  • Görünüşe aldanma.
Yalnızca dış görünüşe bakarak yargıya varmak insanı yanıltabilir. Her şeyin bir dış görünüşü, bir de içyüzü vardır. Dışı güzel, içi kötü, ya da dışı kötü içi güzelolan şeyler de çoktur. Onun için yalnız dış görünüşe bakarak yargıya varmak insanı aldatabilir.
  • Göz gördüğünü ister.
İnsan gördüğü ve alıştığı güzel şeyleri ister. Onları kolay kolay unutamaz.
  • Göz görür, gönül ister.
İnsan hiç görmediği şeyi değil, gördüğü, beğendiği ve ilgi duyduğu şeyleri ister.
  • Gözden ırak olan gönülden de ırak olur.
Sevgi ve dostlukların devam edebilmesi, insanların birbirleriyle sürekli karşılaşmalarına ve ilişki içinde olmalarına bağlıdır. İnsan, çevresindeki arkadaşlarını sık sık arar. Ama uzaktaki arkadaşını o kadar sık arayamadığından yavaş yavaş unutur. Ayrı düşenlerin arasındaki sevgi de zamanla azalır. Çünkü insan, sevdiği kimseyle sıkça görüşüp sevgisini ve muhabbetini tazeleme imkânı bulamaz. Dolayısıyla ilgi bağı kopar, yavaş yavaş da o kimseyi unutur.
  • Göze yasak olmaz.
Ortada bulunan bir şeye herkes bakar. Hiç kimseye buna bakma denilemez.
  • Gülme komşuna gelir başına.
İnsan başkasının başına gelen kötü bir durumdan dolayı alay etmemelidir. Gün olur, öyle bir durum kendisinin de başına gelir veya gelebilir. 
  • Gülü seven dikenine katlanır.
İnsan, sevdiği kimse veya sevdiği iş yüzünden gelecek sıkıntılara katlanır.
  • Gün bugün.
Geçmişte olanlara üzülmek ve geleceğe yönelik hayaller kurmak yerine içinde bulunulan zamanın kıymeti bilinmeli ve en faydalı biçimde değerlendirmeye çalışılmalıdır.
  • Gün doğmadan neler doğar
Yarın insanın karşısına neler çıkacağını kimse bilemez. Kötü bir durum birgün sonra düzelebilir, iyi bir durum kötüleşebilir. Kim bilir, daha neler olur.
  • Gün geçer, kin geçmez.
Bir düşmanlık söz konusu olduğunda aradan uzun zaman geçse de, hasımların birbirlerine karşı besledikleri kin ve husumet bitmez.
  • Gün güne uymaz.
Günler hep değişik değişik olur. Bir günün olayları, koşulları, durumları başka bir günkü gibi olmaz.
  • Gündüz yağar gece açar, yıl bozgunluğu; kadın söyler erkek susar, ev bozgunluğu.
Gündüzleri yağışlı geçer, geceleri de hava açık ve yağışsız olursa o yıl bereketsiz geçer. Bir evde kadın dırdır eder de erkek ses çıkarmazsa o evde dirlik ve huzur yok demektir.
  • Güneş balçıkla sıvanmaz.
Gerçekler inkar edilemez, örtpas edilemez.
  • Güneş girmeyen eve doktor girer.
Güneş mikropları öldürür, birçok hastalıklara iyi gelir. Güneşsiz evde hastalık eksik olmaz.
  • Güvenme varlığa, düşersin darlığa.
İnsan, varlıklı durumuna güvenerek har vurup harman savurmamalı, tutumlu olmalıdır. Buna dikkat etmeyen kimse, işlerin iyi gitmediği ve çalışamadığı zamanlarda darlığa düşer.
  • Güzel bürünür, çirkin görünür.
Güzeller nazlı olur, çirkinler ise kendilerini beğendirmeye çalışırlar.
  • Güzele bakmak sevaptır.
İnsan, güzel şeylere hayranlık duyarak bakar. Allah'ın ne kadar güzel şeyler yarattığına tanık olur ve onun büyüklüğünü düşünür.
  • Güzele bakmanın göze faydası var.
Çeşitli organlarımızla değişik zevkler tadarız. Güzel şeylere bakmakla da göz zevkimizi doyururuz.
  • Güzele kırk günde doyulur, iyi huyluya kırk yılda doyulmaz
Yüz güzelliği önemli değildir, fiziksel güzellikten kısa zaman sonra bıkılır. Önemli olan huy güzelliğidir. Huyu güzel olandan kimse bıkmaz, usanmaz. Huyu güzel olan insanlarla sağlam ve sürekli dostluk kurulabilir. Sonuç olarak iç güzellik dış güzellikten daha önemlidir.
  • Güzeli herkes sever.
Herkes güzel şeylere ya da güzel insanlara sevgi duyar. Güzellik, herkesin ruhunda bir iç huzuruna ve rehafaha sebep olur.
  • Güzellerin talihi çirkin olur.
Güzeller, kendi güzelliklerinin farkında olduğu için kendilerine yaraşır bir hayat arayışına girerler. Bu zaman içinde de bir şeyi veya bir kişiyi kendine yakıştırmazlar. Onun için mükemmeli bulmak zor olduğundan dolayı kimseyi kendine layık görmez ve mutsuz olurlar ve sonrada evde kalılar ve güzelliğin geçici olduğunu anlarlar ama artık geç olur.
  • Güzellik ondur, dokuzu dondur. 
Güzelliğin büyük bir kısmı giyimle sağlanır. İnsan ne denli güzel veya yakışıklı olursa olsun, giyim ve kuşamı iyi değilse, çevresindekiler tarafından güzel. Yakışıklı bulunmaz.

H. Harfi ile baslayanlar

  • Haddini bilmeyene bildirirler.
Yetkili olmadığı konularda ahkam kesenler hak ettikleri durumlarla mutlaka karşılaşırlar. Çevresindekileri hiçe sayarak yetkili olmadığı konularda yüksekten atanlara sert karşılıklarla gereken ders verilir. İnsan, bilgisinin ve yetkilerinin sınırlarını bilmeli ve buna göre davranmalıdır.
  • Hak yerde kalmaz.
Gerçek, doğru, adalet, insaf ve haklı kazanç hiçbir şekilde yok edilemez. Kişinin hakkı olan şey ya bu dünyada, ya da öbür dünyada kendisine verilir. Hakkı hor görenler, çiğnemeye kalkışanlar, inkâr edenler büyük bir aldanış içindedirler. Hak hor görülmez, çiğnenmez, yadsınmaz. Emeğin karşılığı her halde ödenir.
  • Hak yerini bulur.
Haksızlık er veya geç ortaya çıkar, bunun da hesabı kuşkusuz sorulur. Suçlunun cezalandırılması, hakkıyla hakkının verilmesi bu dünyada veya öbür dünyada mutlaka gerçekleşir.
  • Halayıktan kadın olmaz, gül ağacında odun olmaz.
Gül dalından iyi bir odun olmayacağı gibi, hizmetçi olarak yetişip büyümüş kişi de kültürlü birine layık eş olamaz. Her şey, kendisinden beklenen görevi yapabilecek niteliklere sahip olmalıdır.
  • Hamama giren terler.

Bir işe girişen kimse, o işin güçlüklerini, sıkıntılarını ve masraflarını göze almalıdır. Çünkü bu işin durumunu, sorumluluğunu kendi isteğiyle kabul etmiştir.
  • Hanım kırarsa kaza, halayık kırarsa ceza.
Patron veya işveren durumundaki kişilerin yaptığı hatalar genellikle hoş görülür. Fakat buyruk altında çalışanların en küçük hataları bile suç sayılarak cezalandırılır.
  • Haramın temeli olmaz.
Yüce Allah yasak ettiği yollardan, emeksiz ve haksız olarak bir şeye el atıp sahip olmak haramdır. Bu çeşit kazanç insana ne tat verir, ne de hayır getirir. Kişi o şeyden gereği gibi faydalanamaz, geldiği gibi çabuk gider, hayrını göremez.
  • Harman döven öküzün ağzı bağlanmaz
Bize herhangi bir şekilde hizmet etmekte olan kişilere, emeklerinin karşılığını vermek gerekir. Çalışan kişilere gerekli olan emeklerinin karşılığı verilmezse eğer yeterli bir şekilde verim alınması beklenemez.
  • Harman dövmek keçinin işi değil.
Ağır ve önemli işleri öyle herkes yapamaz. Bu tür işlerden iyi sonuç almak isteyenler, işlerini mutlaka ustasına yaptırmalıdırlar. Acemilere ya da çoluk çocuğa yaptırılmamalıdır.
  • Hasta ol benim için öleyim senin için.
İnsan kendisi için özveri ve fedakarlıkta bulunan bir kişiye karşı, zamanı geldiğinde daha büyük bir özveride, fedakarlıkta bulunur.
  • Hatasız kul olmaz.
Yanılmayan, kusur işlemeyen insan yoktur. Herkes hata yapabilir.
  • Hatır için çiğ tavuk yenir.
İnsan sevdiklerinin hatırı için, olmadık şeyi yapar, her türlü fedakarlıkta bulunur.
  • Haydan gelen huya gider.
Hay" ve "Hû" Allah demektir. Yani Allah'tan gelen, yine Allah'a gider anlamındadır bu söz. Ancak halk arasında mecazî bir anlam kazanmıştır. Kolay ve emeksiz kazanılan şeyler elden kolay çıkar. Elde kalıcı olanlar, emek sarf edip alın teri dökerek kazanılan şeylerdir.
  • Hayır dile eşine, hayır gele başına.
Sen başkaları için iyi şeyler dile ve yap ki, başkalarıda senin için iyi şeyler dilesin, yapsın.
Unutulmamalıdır ki, iyilik ve kötülük karşılıklıdır. İyilik isteyen iyilik bulur, kötülük isteyen de kötülük.
  • Hazıra dağlar dayanmaz
Hazırdan tüketmeye dağ kadar para olsa da yetmez. İnsan var olan dünyalığa fazla güvenmemeli, bir yandan tüketirken bir yandan da çalışıp kazanmaya devam etmelidir.
  • Hekimden sorma, çekenden sor.
Bir hastanın ne çektiğini, hekim değil hasta bilir. Çünkü felâkete uğrayan, sıkıntılar içinde kıvrananın çektiği çileyi, ancak kendisi bilir, çare sunan, çözüm yolu gösterenler değil.
  • Hekimsiz, hakimsiz memlekette oturma.
Sağlığın güvencesi hekim, toplumun güvencesi hâkimdir, bu iki güvencenin bulunmadığı yerde yaşamak zordur.
  • Helva şirin nefis kafir.
Yasaklanan, izin verilmeyen, engel konulan, haram, günah, zararlı vb. Şeylere karşı bir istek vardır. Nefis ile mücadele kolay değildir. Yasaklanan yada ele geçirilmesi güç olan şeyin çekiciliği karşısında ona kavuşma isteğini yenmek güçtür.
  • Her ağacın meyvesi olmaz.
Etrafımızda yaşayan insanların dış görünüşlerine bakarak onlardan bir verim beklenmemelidir. Dıştan bize verimli gibi görünen nice insanın yararsız olduğu, onlardan bir fayda gelmediği çok görülmüştür.
Nice babayiğitler, gürbüz kimseler vardırki hiçbir işe yaramazlar. Bu, her insanın nitelikli olmamasından ileri gelir. İnsanı insan yapan görünüşü değil, taşıdığı meziyetlerdir. Bundan dolayı dıştan verimli gibi görünen herkes verimli olmaz.
  • Her ağaçtan karışık olmaz.
Bazı işler vardır ki, bunları ancak nitelikli, donanımlı insanlar yapabilir.
  • Her çiçek koklanmaz.
Her kadınla sadece güzel olduğu ve zevkine hitap ettiği için ilişki kurulabileceğinin düşünülmesi yanlış bir davranıştır. Her güzelle ilişki kurmak doğru değildir.
  • Her çok, azdan olur.
Çok dediğimiz şeyler, azların birikmesiyle meydana gelmiştir. Çoğu elde etmek için azları biriktirmeye önem verilmelidir.
  • Her damardan kan alınamaz
Herkesden yardım istenmez, istensede alınmaz.
  • Her deliğe elini sokma, ya yılan çıkar ya çıyan
Sonunu düşünmeden, zarar görme ihtimali bulunan davranışlarda bulunmamalıyız. Bu olaylar başımıza kötü felaketler gelmesine sebep olabilir. Bu gibi tehlikeli olayların sonunu göremediğimiz de aktif olarak faaliyette bulunmamalıyız ve kötü sonuçları yaşamamalıyız.
  • Her dükkan kirasıyla.
Her malın az veya çok bir  fiyatı vardır. Bu fiyatı ortaya çıkaran o malın özellikleridir. Bu özellikler, o malı değerli veya değersiz kılar. Örneğin işlek bir cadde üzerindeki dükkan ile ara sokakta olan bir dükkanın kira fiyatı farklıdır.
  • Her düşüş bir öğreniş.
Kişi, yaptığı hеr yanlış vе hatalı davranışından dolayı oluşan kötü sonuçlarԁan ԁeɾs çıkaɾıɾ.
  • Her gün baklava börek yense bıkılır.
İnsanların yaptıkları şey en güzeli de olsa, her gün aynı işi yapmak, sürekli aynı şeylerle uğraşmak insana sıkıcı gelir ve belli bir süreden sonra bıkar. hep aynı şeyle uğraşmak insanı usandırır. 
  • Her gün gezen kırda bir gün uğrar kurda.
Sakıncalı, tehlikeli, riskli  işlerle uğraşan kimse günün birinde tehlikenin kurbanı olur.
  • Her horoz kendi çöplüğünde öter.
Herkes ancak kendi çevresinde bir değer taşır, kuvvet bulur ve sözünü geçirebilir. Çünkü asıl yeri orasıdır, bağlıları çevresindedir, orada güvence altındadır. 
  • Her inişin bir yokuşu vardır.
İşi bozulan kişi üzülmemelidir. Her inişin bir yokuşu olduğu gibi, bozulan işin düzelmesi,düşmenin kalkması da vardır.
  • Her işte bir hayır vardır.
Bize hayır gözüken olaylarda şer olabileceği gibi bize şer gözüken olaylarda da hayır olmaktadır. O an için olumsuz gözüken bir olay başka bir zaman diliminde bize olumlu bir sonuç olarak geri dönmektedir. Bazen de yaşadığımız bir kayıp yine başka bir zamanda bize kazanım olarak dönmektedir. Olmuş bitmiş bir işi, değiştirmek, engellemek elimizde olmadığına göre hayra yormak gerekir. Böyle yapmak boşuna üzülmemenizi ve sıkıntı çekmemenizi sağlar. Yaşadığımız bazı olaylarlar başlangıçta çok kötü gibi görünse de, zamanla hakkımızda daha hayırlı olduğu ortaya çıkar.
  • Her kapının bir anahtarı vardır.
Yapılması güç ve zor olan işleri çözemediğimiz zaman hemen umutsuzluğa kapılmamamalıyız. Çünkü her işi çözecek bir çözüm, çaresi mutlaka vardır.
  • Her kaşığın kısameti bir olmaz.
Herkesin insanın talihi bir değildir. Aynı çabayı göstermelerine rağmen kimi daha çok, kimi daha az kazanır.
  • Her koyun kendi bacağından asılır.
Herkes kendi davranışlarından sorumludur. Kendi hatasının cezasını kendi çeker. Başka sorumluk altına girmez. Başkasının yaptığı bir hatadan ötürü hesap vermez. Herkes kendi davranışlarından sorumludur, herkes hatasının cezasını kendisi çeker.
  • Her taş baş yarmaz.
Her korkulan şey sanıldığı kadar tehlikeli ve korkutucu değildir.
  • Herkes evinde ağadır.
Herkes kendi evinde, çevresinde saygı görür. Herkesin kendi evinde, çevresinde sözü geçer, saygınlığı vardır.
  • Herkes kendi ayıbını bilmez.
İnsan kendi kusurunu göremez, bilemez. Bilse zaten onu yapmaz.
  • Herkes kendi ölüsü için ağlar.
İnsanın yüreğini ancak kendi acısı sızlatır. Hiç kimse başkasının acısını derinden duymaz. İnsanı derinden üzen ve sarsan sadece kendi acısıdır. 
  • Herkes ne ederse kendisine eder.
İnsanın davranışları, niteliğine göre çevrede yankı bulur. Davranışları iyi ise, çevresinden iyilik bulur. Kötü ise, karşılığıda kötülük bulur.
  • Herkesin aklı bir olsa koyuna çoban bulunmaz.
İnsanlar akıl ve yetenek yönünden eşit değildirler. Herkes aynı işi bilse ve yapsa, diğer işleri yapacak kimse bulunmaz ve o işler yapılmazdı. Bunun için, her iş için o işi yapacak yetenekte insan gerekir.
  • Herkesin delisi evinde, derdi karnında.
Evde çeşitli sıkıntılar, sorunlar olur. Aile bireyleri arasında anlaşmazlıklar, tartışmalar da yaşanır. Ancak bütün bunlar evin içinde kalır ve kimseye anlatılmaz, duyurulmaz. 
  • Herkesin geçtiği köprüden sende geç.
Sana uygun görünmese bile herkesin yaptığı işi sen de yap.
  • Huylu huyundan vazgeçmez. 
Birşeyi huy edinmiş kimseyi bu huyundan vazgeçirmek için ne kadar uğraşılırsa uğraşılsın, vazgeçiremezsiniz.



I. Harfi ile baslayanlar







  • Irmak kenarına çeşme yapılmaz.
Zaten var olan ve herkesin işine yarayan bir şeyin yanına aynı işi görmek üzere benzerini yapmak boşunadır. İhtiyaç olmayan bir yere yapılan yatırım boş yere yapılmış olur.
  • Işığını akşamdan önce yakan, sabah çırasına yağ bulamaz
İnsanlar savurganlık yapmamalıdırlar. Parasını gereksiz yere harcayan, gerektiğinde para ve mal bulamaz. Zorluk içinde kalır. Bu bakımdan, savurganlık insanın yoksulluğa düşmesine neden olur.
  • Islanmışın yağmurdan korkusu olmaz
Sorun yaşamış kişiler kazandığı tecrübelere güvenerek sorunu çözeceğini umarak benzer zararlardan fazla korkmazlar.
Daha önce bir zarara uğramış kimse, kendisine aynı zararı verecek şeyden korkmaz.




İ. Harfi ile baslayanlar



  • İğneyi kendine, çuvaldızı başkasına batır. 
Hoşlanılmayan bir davranışın en küçüğünü, başkalarından önce kendimizde deneyip etkiyi görmeli; ondan sonra bunun daha büyüğünü başkalarına uygulamanın ne denli uygun olup olmayacağına karar vermeliyiz.
  • İki arslan bir posta sığmaz
Bir yönetimde iki baş olamaz. Olursa anlaşmazlık çıkar ve biri diğerini ortadan kaldırır. Bir şeyin yönetiminde veya bir toplumda aynı güce ve aynı yetkiye sahip iki yönetici olmaz.
  • İki at bir kazığa bağlanmaz.
Ayrı ayrı düşünceleri ve kişilikleri bulunan iki kişi bir arada yaşayamaz, bir işi birlikte yapamazlar.
Başına buyruk olmak isteyen iki kişi, aynı iş üzerinde birlikte çalıştırılamaz, aralarında anlaşmazlık çıkar, kavga ederler.
Bağımsız hareket etmeyi seven, özgürlüğüne düşkün iki kişi bir arada uzun süre yaşayamaz. Böyle kişilerin anlaşmaları çok zordur.
  • İki baş bir kazanda kaynamaz
Ayrı ayrı düşünceleri ve kişilikleri bulunan iki kişi,  bir arada yaşayamaz, birlikte yapılacak iş üzerinde birleşemezler. Görüş ayrılıkları yüzünden ortaya bir şey çıkaramazlar.
  • İki cambaz bir ipte oynamaz
Hileci ve kurnaz iki kişi, bir iş üzerinde çalışırlarsa birbirlerini aldatmak ve atlatmak için bütün hünerlerini harcarlar. Bunda ısrarlı olmaları, her ikisinide daha tehlikeli bir duruma iter.
  • İki dinle bir söyle
Çok konuşmak doğru değildir. Haddinden fazla konuşmak, gereksiz ve yanlış sözlerin ağızdan çıkmasına yol açar. Bunu için az konuşmalı, çok dinlemelidir. 
  • İki gönül bir olunca samanlık seyran olur
Birbirini seven ve evlenmek isteyen çift için ev bark o kadar önemli değildir. Samanlık onlara saray gibi gelir. Tüm güçlerini sevgilerinden alan bu kişiler her türlü zorluğu aşabilirler. Birbirini sevenler için zenginlik zenginlik, para, pul o kadar önemli değildir.
  • İnsan doğduğu yerde değil, doyduğu yerde.
İnsan doğduğu yerde kazanç sağlayamazsa, kazanç sağlayabileceği bir yere göçer, orayı yurt edinir. Doğduğu yerden çok burasını benimser. Kısacası insan doğduğu yeri değil geçimini sağladığı yeri yurt edinir.
  • İnsan kendini beğenmezse çatlar 
Herkes kendini beğenir bu, kendi aklını beğenmesinin sonucudur. Herkes kendisinden memnun.
  • İnsan konuşa konuşa, hayvan koklaşa koklaşa
Hayvanlar koklaşarak birbirine yaklaşıp tanıştıkları gibi, İnsanlar ise konuşarak birbirlerini daha iyi anlarlar. Çünkü konuşma, anlaşma yollarının başında gelir. İnsanlar duygu ve düşüncelerini konuşarak birbirlerine aktarırlar, tartışırlar ve birbirlerini tanımaya çalışırlar.
  • İnsanın adı çıkacağına canı çıksın
Adı kötüye çıkan kişi, kötü olmasa bile, bu kamu yargısını kolay kolay düzeltemez. Nerede adı anılsa, hiçbir araştırma yapılmadan, hemen kötülüğü ortaya atılır.
Adı bir kere kötüye çıkan kişi, zamanla iyi de olsa toplumun bu yargısının önüne geçemez. Adına sürülen bu leke onun yakasını bırakmaz. Nereye gitse bu leke yüzüne vurulur, itilip kakılır, aşağılanıp toplum dışına itilir, sıkıntılar yaşar, bu durum onun için katlanılmazdır. Böyle bir hayatı yaşamak, o insan için yaşarken ölmek demektir.
İnsanın haklı veya haksız yere adı bir defalık kötüye çıktı mı ondan sonra yaptıkları hep o gözle değerlendirilir.
  • İp inceldiği yerden kopar
Bir durum, bir olay ve bir iş en zayıf yerinden, en çürük noktasından bozulur veya kopar.
Bir konudaki anlaşmazlık en hassas noktasından patlak verir.
  • İp koptuğu yerden bağlanır.
İki kişi arasındaki dargınlığın giderilmesi için dargınlık nedeninin ortadan kaldırılması gerekir.
  • İstenmeyen aş, ya karın ağrıtır ya baş
İstenmeyerek yapılan işlerden iyi sonuç ortaya çıkmaz.
Zorla yapilan ve istemeden yapilan işin sonucu olumsuz ve negatif olur.
  • İsteyenin bir yüzü, vermeyenin iki yüzü kara
Birisinden bir şey istemek zorunda kalan kişi utanır. Ancak onun isteğne rağmen istediğini vermeyenin daha çok utanması gereklidir.
Birinden bir şey istemek zorunda kalmak elbette hoş değildir, kişi isteğini utanıp sıkılarak istemesine rağmen. İmkânı olduğu halde isteği yerine getirmeyen kişinin daha çok utanması gerekir. Kişi bencillik yapmış, yardımlaşmamış, ayıp etmiş olur.
  • İş anlatılıncaya kadar baş elden gider
Herhangi bir sebepten dolayı kavga çıkmış ve kızışmışsa, ya da bir tarafın büyük zarara uğrayacağı bir işlemde durumu anlatmaya fırsat kalmadan, olan olur ve iş biter.
Kızışmış bir kavgada veya herhangi bir olayda meram anlatmaya fırsat kalmadan olacak olur.
  • İş insanın aynasıdır
Bir kişi hakkında yargıya varmak ve nasıl bir kişi olduğunu öğrenmek istiyorsanız o kişinin yaptığı işe bakacaksınız. Çünkü yaptığı iş, onun ne kadar sorumlu, bilgili ve yetenekli olduğunu ortaya koyar. 
  • İşleyen demir pas tutmaz
Çalışkan ve hareketli insanların hem sağlıklı, hemde hayat dolu oldurlar. Oysa, tembel oturan kimseler hantallaşır, iş yapma yeteneğini kaybederler. Çalışkan kimse gittikçe açılır, daha yararlı işler yapar.
  • İşten artmaz, dişten artar.
İnsan ne kadar çalışıp para kazanırsa kazansın, tutumlu olmadığı ve harcamalarına bir sınır getirmediği sürece birşey arttıramaz. Para çok kazanmakla değil, tutumlu olmakla artar. Kazanç ne kadar çok olursa olsun, tutumlu davranılmazsa para biriktirilemez, tasarruf edilemez. Tasarruf, savurganlık yapmamak, tüketimi kısmakla mümkündür.
Biriktirme, çok çalışmakla kazanıp yemekle değil, kazandıklarımızın bir kısmını bir kenara koymakla olur.
  • İt derisinden post olmaz.
Aşağılık, ahlaksız, değersiz, dengesiz kimseler ya da şeyler  yüce ve temiz bir amaca hizmet edemezler 
  • İt iti ısırmaz
Aynı çıkar ve düşüncede olan insanlar birbirlerine zarar vermez ve birbirlerini korurlar.
  • İt itin ayağına basmaz
Başkasına kötülük etmek konusunda aynı şeyi düşünenler birbirlerine zarar vermezler. 
  • İt itle gezer
Toplum içinde sevilmeyen birisi ancak kendisi gibi kötü olan kişilerle arkadaş olur.
Kötü birisi ancak kendisi gibi kötü olan birisiyle arkadaş olur.
  • İtin duası kabul olsaydı gökten kemik yağardı
Aşağılık, alçak, hain kişilerin isteği gerçekleşmez. Eğer bunların istediği gerçekleşseydi, dünya sadece onların istediği şeylerle dolardı.
  • İtin ölümü gelirse cami duvarına işer
Bir toplulukta bütün insanların kutsal saydığı, Kamunun benimsediği bir değeri lekeleyenler, kötüleyenler, zarar verenler, hiçbir zaman sevilip istenmezler. Bu kişiler toplumca dışlanır, cezalandırılırlar.
  • İtle yatan bitle kalkar
Değersiz, kötü huylu insanlarla ilişki kuranlar kötü huylar edinirler.
  • İyi evlat babayı vezir, kötü evlat rezil eder
Babaya ün kazandıran'da el içine çıkamayacak bir duruma düşüren de çocuklarının tutumlarıdır. İstenilen ve beğenilen nitelikleri taşıyan, yararlı olup iyilik sunan evlâtlar anna ve baba  için övünç kaynağı olurken; kötülük yapan  yararsız evlatlarda utanç kaynağı olurlar.
  • İyi gitmeyince kişinin işi, muhallebi yerken kırılır dişi
İnsanın işi bir kez ters gittimi, en basit işlerinde bile tersliklerle, uğursuzluklarla karşılaşır, aksilikler Peşini bırakmaz. 
  • İyi insan sözünün üstüne gelir
Çok sevdiğimiz yada beğendiğimiz bir kişinin, kendisini iyiliğinden konuşulurken aniden lafının üstüne gelmesi bunu iyi kişiliği ile bağdaştırırız. 
  • İyi olacak hastanın, doktor ayağına gelir
Bir sıkıntı bizden uzaklaşacaksa, bunu sağlayacak unsurlar hemen yanıbaşımızda beliriverir. Allah, kötü bir durumun son bulmasını dilemişse, bunu yapacak kimseyi Allah ayağına gönderir. Eğer, kötü bir durumun iyiye dönmesi takdir edilmişse tesadüf gibi görünen bazı şartların oluşuvermesi, hiç beklenmeyen yerden umul­mayan yardımlar gelir.
  • İyilik eden iyilik bulur
Etrafına iyilik eden, yardımda bulunan kimse, yaşadığı çevrede sevilir ve saygı duyulan biri haline gelir. Zaman içinde oda zor durumda kalırsa ona da sevenleri iyilik yapmak için elinden geleni yapar. Her şeyin bir karşılığı muhakkak vardır. İyilik eden kimseyi herkes sever. Sırası gelince, kendisinden iyilik görmüş olan başkaları da ona iyilik ederler. Kısacası iyilik eden kimseye zamanı geldiğinde başkaları da ona iyilik ederler.
  • İyilik et denize at, balık bilmezse halik bilir.
Yaptığın iyiliklerden karşılık bekleme; yaptığın iyilik boşa çıksa da kıymeti bilinmese de sen iyilik yapmaya devam et. Bunu Yüce Allah görür. Bu davranışından dolayı seni bu dünyada olmasa bile öbür dünyada mutlaka ödüllendirir.




J. Harfi ile baslayanlar

K. Harfi ile baslayanlar


  • Kaçan balık büyük olur.
Kişi elindeki imkanları iyi ve zamanında kullanmalıdir. Zamanında kullanamadığı küçük bir fırsatı kaçırırsa gözünde büyütür. Yakaladığı bu fırsatın çok önemli olduğunu söyleyip durur.
  • Kalaylı bakır küflenmez.
Çevresi tarafından temiz, saf, dürüst ve namuslu olarak bilinen birine kimse kötü laf söylemez. Çünkü bu kişi toplumda önemli bir yere gelmiş ve hak ettiği işi yapan kişidir. Bu kişinin adı lekelenemez.
  • Kalp kalbe karşıdır.
Sevgi karşılıklıdır. Birinin hissettiğini diğeri de hisseder, birinin düşündüğünü diğeri de düşünür. Zevk, alışkanlık, arzu ve isteklerde de birlik mevcuttur
  • Kanatsız kuş uçmaz 
Gerekli şartları sağlanmayan, araç ve gereci temin edilmeyen, kimi dayanaklardan yoksun bırakılan iş ya da insandan başarı beklenemez. Başarı için maddi ve manevi destek yeterli olmalıdır. Gereken koşullarla donanıp güçlenmeyen kimse amacına ulaşamaz. 
  • Kara haber tez duyulur.
Fеlakеt vе ölüm gibi habеrlеr, bununla ilgili kimselerin kulağına çabuk yetişir. Kötü habeɾ insanlaɾı daha çok etkilediğindеn, bunu hеmеn çеvrеlеrinе duyururlar. İnsandan insana, derken haber, sahibini çabucak yetişir. 
  • Kardeş kardeşi bıçaklamış, dönmüş yine kucaklamış.

Kardeşler ne kadar geçimsiz, anlaşmaz, kavgalı, dargın olurlarsa olsunlar yine de kötü bir durumda birbirlerine yardım ederler. Çünkü onları birbirine bağlayan bir kan bağı vardır ortada.Kardeşler ne kadar geçimsiz olsalar da kötü bir durumda birbirlerine yardım ederler
  • Katıra baban kim? demişler,  dayım attır demiş.
Aşağılık duygusu içinde bulunan kişi, kendisini olduğu gibi göstermeye utanır ve kötü yönünü gizler, sadece iyi yönüyle övünür
  • Kaza geliyorum demez.
Kaza, beklenmedik zamanda, birdenbire meydana gelir. Birşeyin olacağı önceden bilinse önlem alınır. Fakat bu mümkün değildir.
  • Kazanmayanın kazanı kaynamaz.
Kazancı olmayan kişinin evinde yemek pişmez. Herhangi bir kazanç elde etmeyen insanın evine aş girmez. Bu yüzden kazancı olmayan kişinin geçinmesi mümkün olmadığından dolayı çalışıp kazanç sağlamak zorundadır.
  • Kaz gelen yerden tavuk esirgenmez.
Büyük çıkarlar beklenen bir yer için küçük fedakârlıklar yapılmalı, kimi sıkıntılara girilmeli ve bundan kaçınılmamalıdır.
  • Kazma elin kuyusunu, kazarlar kuyunu.
Sen başkasına kötülük yapmarsan başkası da sana kötülük yapmar. Her şeyin bir karşılığı vardır. 
  • Keçi nereye çıkarsa oğlağı da oraya çıkar.
Büyüklerin tuttuğu yol küçüklere örnek olur
Anne ve baba ne yaparsa çocuk da onu yapar, hangi yola girerse çocuk da o yola girer.
  • Kedinin boynuna ciğer asılmaz.
Kendisine güvenilmeyecek birine bir şey bırakmak, emanet etmek doğru değildir. Bir kimseye, kullanıp zarar vereceği, kendine mal edip ortadan kaldıracağı bişey emanet edilmez.
  • Kedi yetişemediği ciğere pis der.
Kişi, elde edemediği şeyi istemiyormuş, beğenmiyormuş gibi görünür.
Elde edemedikleri şeyi hor göstermeye kalkışır. 
  • Kelin ilâcı olsa başına sürer.
Kendi sorunlarına çözüm bulamayan kişiden yardım beklemek mantıksızdır.
  • Kendi düşen ağlamaz.
Yanlış davranışı yüzünden zarara uğramayan kimsenin bu durumdan yakınmaya hakkı yoktur.
  • Keskin sirke küpüne zarar verir.
Öfkeli, sert, sinirli kimsenin zararı kendisinedir. Kendini yıprattığı, sağlığına zarar verdiği, toplum içinde saygınlığını yitirdiği gibi işlerini de bozup altüst eder.
  • Kır atın yanında duran ya huyundan ya suyundan.
İnsan, kiminle arkadaşlık ederse, ondan etkilenir, onun alışkanlıklarına, düşüncelerine eğilim duyar; huyunu, gidişini kapar, onun gibi davranmaya başlar.
  • Kısmetinde ne varsa kaşığına o çıkar.
Kişi ne kadar çalışırsa çalışsın, çabalarsa çabalasın alın yazısındaki şeye ulaşır. Yüce Allah, ona ne nasip etmişse ancak ona kavuşur, ne fazlası ne azı olur. 
  • Kızı gönlüne (keyfine) bırakırsan ya davulcuya varır, ya zurnacıya.
Evlenme çağındaki kız eğlenceye düşkün olur. Büyükleri onu uyarmazlarsa, hoşlandığı ama uygun olmayan birisiyle evlenir.
  • Kimi köprü bulamaz geçmeye, kimi su bulamaz içmeye.
Kimi kişiler bir şeyin bolluğundan yakınır, Kimi kişiler aynı şeyden yoksun olmanın sıkıntısını çekerler. Kimileri bolca bulurken, kimileri hiç bulamaz.
  • Kimse ayranım ekşi demez.
Herkes sattığı malı, kendi işini, tutumunu ve davranışını över. Kendine yönelik eleştiriler olsa da aldırmaz, kusur kabul etmez.
  • Kimseden kimseye hayır gelmez.
İnsan, yapacağı işte yanlız kendi gücüne. Başkasının yardımını bekler ve buna güvenirse hayal kırıklığına uğrar.
  • Kimsenin âhı kimsede kalmaz.
Güçlü bir kimsenin dine, yasaya veya vicdana aykırı olarak başkasını uğrattığı kötü durum, kıyım, acımasızlık, haksızlık ve cefa asla karşılıksız kalmaz. Zalimler, er veya geç zulme uğrayanların âhını, bedduasını alırlar ve perişan olurlar.
  • Komşu komşunun külüne muhtaçtır.
Komşular birbirlerine en küçük birşey için bile muhtaçtır. Kimi zaman önemsiz bir şeyin eksikliği işimizi aksatır. O zaman komşu imdada yetişir. Komşu komşuya her zaman gereksinim duyar.
  • Komşunun tavuğu komşuya kaz görünür.
Başka bir kimsenin malı, kişiye olduğundan daha değerli görünür. Çünkü insan nefsi doymak bilmez, başkasının elindekine imrenir. Hele insanlar birbirlerini çekemiyorlarsa birinin elindeki mal, diğerini sürekli rahatsız eder. 
  • Kork Allah`tan korkmayandan.
Allah'tan korkmayan kimseler, insana her türlü kötülüğü yapabilirler. Böylelerinden  korkulur.
  • Korkunun ecele faydası yoktur.
İnsan korkmakla kendisine gelecek zararı, kötülüğü veya tehlikeyi önleyemez, olacak olur, onun için korkup boşa kaygı, üzüntü çekmemelidir.
  • Köpek ekmek veren kapıyı tanır.
Köpek bile kendisini besleyen yeri bilir, davranışlarıyla duygularını belli eder. İnsan bundan ders almalı, gördüğü iyiliği unutmamalıdır.
  • Köpek sahibini ısırmaz.
Kişi ne denli kötü, aşağılık olursa olsun, kendini benimseyip koruyana kötülük etmez.
  • Köpeksiz sürüye kurt dalar
Koruyucusuz halka, millete, bekçisiz ülkeye düşman saldırır.
  • Köprüyü geçinceye kadar ayıya dayı derler.
Kişi işini gördürünceye kadar yardım beklediği kimseye dil döker, onu över, ne kadar kötü de olsa onu göklere çıkarır. 
  • Körler memleketinde şaşılar padişah olur.
Bilgisiz, anlayışsız, beceriksiz insanların bulunduğu bir yerde, çok az bilgi, anlayış ve becerisi bulunan kişiler başa geçip yönetimi ele alırlar.
  • Kötü söyleme eşine, ağu ( zehir) katar-aşına.
İlişkide bulunduğun kimseleri sözlerinle incitme, kötüleme ki onlar da sana daha büyük kötülük yapmasınlar.
  • Kul azmayınca Hak yazmaz.
İnsana durduk yerde bela gelmez. Önce insan azar, haddi aşar, sonra Allah o yönde takdir eder. Kişinin başına azgınlığı yüzünden felaket gelir.
  • Kul hatasız olmaz.
Hiçbir insan kusursuz ve eksiksiz değildir. Her insan bilerek ya da bilmeyerek yanlışlığa düşebilir. Çünkü insan her zaman sağlıklı düşünme ve tutarlı davranma olanağına sahip değildir.
  • Kurt dumanlı havayı sever.
Kötü niyetli kimseler ortalıktaki karışıklıklardan yararlanırlar. Çünkü o anda dikkatler dağılmış, kimin ne yaptığı belli değildir. Dolayısıyla kendilerine engel olacak kimselerin bulunmadığı bu ortamı sever ve bu ortamın oluşmasını istekle beklerler.
  • Kurt tüyünü değiştirir, huyunu değiştirmez.
Kötü, zalim ve hani kimseler kılık, kıyafet,  oturdukları ev ve yerlerini değiştirseler de huylarını değiştirmezler, onların bu kötü huyları ölüme kadar devam edip gider.
  • Kuru lâf karın doyurmaz.
Gayret ve çaba göstermeden, bir yatırım yapmadan yalnızca boş sözlerle başarı elde edilmez. 
  • Kurunun yanında yaş da yanar.
Bir toplumda yapılan kötülükler nedeniyle suçluların yanında bazen suçsuzlar da büyük zarara uğrarlar. Beğenilmeyen tutumlarından dolayı cezalandırılan kişiler yanında suçsuzlar da suçlular gibi hırpalanırlar.
  • Kusursuz dost arayan dostsuz kalır.
Kusursuz insan yoktur. Her insanın az veya  çok kusuru bulunur. Bundan dolayı kendine dost edinmek için kusursuz birini arayan kimse, aradığını bulamaz. Dostsuz kalır.
  • Küçük suda büyük balık olmaz.
Yetenekli, becerikli, büyük kişiler küçük çevrelerde yetişse bile barınıp kalamaz. Bu kişiler kendilerini besleyecek, barındıracak ve olgunlaştıracak daha büyük çevrelere, kültürlü ortamlara ihtiyaçları vardır. 



L. Harfi ile baslayanlar.
  • Lâfla peynir gemisi yürümez.
Yalnız konuşarak,  Şöyle yaparım, böyle yaparım demekle yapılması gereken iş yapılamaz.
  • Lâf torbaya girmez.
Ağızdan çıkan bir söz, artık gizli kalmaz, herkes onu duyar.
  • Lâtife lâtif gerek.
Şakalar karşısındakini kırmayacak biçimde olmalıdır. Şaka yapan, karşısındakini çok iyi anlamalı, kırmadan, incitmeden şaka yapabilmelidir.
  • Lokma çiğnenmeden yutulmaz.
Bir işin iyi sonuçlanması için gereken önem ve çalışma gösterilmelidir. Emek, çaba ve diğer yardımcı güçleri sarf etmeden bir şey elde edilemez. Alın teri dökülmeden kazanılan şeyden hayır gelmez. Nasıl ki çiğnemeden yuttuğumuz şey midemize zarar veriyorsa, emek vermeden elde ettiğimiz şey de bize zarar verir, çünkü helâl değil, haramdır. O hâlde bir şey elde etmek istiyorsak çalışmak, alın teri dökmek ve emek vermek zorundayız.


M. Harfi ile baslayanlar


  • Mal bulunur, can bulunmaz.
Mal ve mülk kazanmakla elde edilir. Bugün kaybeden, yarın gayretli çalışması sonucu yine bulabilir. Ama Canını kaybeden onu bir daha elde edemez. Bu için insan canının kıymetini bilmeli, onu tehlikeye atmamalı. Unutmamalıdır ki, ancak sağlığı yerinde olan insan mal kazanabilir.
  • Mart kapıdan baktırır, kazma-kürek yaktırır.
Mart ayı şiddetli soğukların olduğu bir aydır. Zaman zaman güneş görünse ve havalar ısınıyor gibi olsa da soğuk şiddetini azaltmaz. Coğunlukla bu ayda yakacak tükenir, insanlar zor durumda kalırlar ve evde bulunan kazma-kürek saplarını bile yakmak zorunda kalırlar.
  • Maşa varken elini ateşe sokma.
Her işin bir ustası vardır, onun için Başka birine yaptırabileceğimiz tehlikeli bir işe kendimiz girmemeliyiz.
  • Mayasız yoğurt tutmaz.
Bir işin başarıyla yürütülebilmesi, bir işten verim alınabilmesi için uygun bir ortama, gerekli araç-gerece, az da olsa bir sermayeye ihtiyaç vardır.
  • Mazlumun âhı, indirir şahı 
Güçlü kişi, güçsüze baskı yapmamalı, ona zulmetmemelidir. Zulüm gören, haksızlığa uğrayan insanın bedduasını alan kimse, hükümdar olsa bile yerinden olur, yaptıklarının cezasını çeker.
  • Mermer iyi taştan, iyilik iki baştan. 
Birbiriyle ilişkileri olan iki kişinin iyi geçinebilmeleri için yalnızca birinin iyi olması yetmez. Digeride iyi olmalıdır. Aksi takdirde ilişki kısa sürede bozulur. 
  • Merhametten maraz doğar.
Kimi kişiler, kendilerine iyilik edenlerin başını derde sokarlar ya da bu iyiliği kötüye kullanırlar. Ne var ki, bu kişiler kendisine gösterilen bu yakın ilgiyi kötüye kullanır ve başımızı derde sokarlar. 
  • Minareyi çalan kılıfını hazırlar.
Kolay kolay gizlenemeyecek kadar büyük bir suç işleyen kimse, bunun ortaya çıkmaması için gerekli önlemleri daha önceden alır.
  • Misafir kısmeti ile gelir.
Misafirin geldiği evde ya yiyecek bulunur veya beklenmedik bir yerden o sırada yiyecek gelir. Misafirin kısmetini Tanrı'nın  göndermiş olduğu inanılır.
  • Misafir on kısmetle gelir; birini yer dokuzunu bırakır
İnanışa göre Allah, konuğu kısmetiyle gönderir. Allah, konuk ağırlıyor diye ev sahibine konuğun yediğinden kat kat fazlasını verir. Bu bakımdan konuk, ev sahibine yük olmaz.
  • Misafir üç gün misafirdir.
Geleneklerimiz misafirin bir evde kalmasını üç günle sınırlar. Üç günden fazlası ev sahibini sıkıntıya soktuğu gibi, misafiri de zor durumda bırakır. Bu bakımdan, konuk, ev sahibinin durumunu anlamak ve üç günden sonra o yerden ayrılıp ev sahibini rahatlatmalıdır. 
  • Mum dibine ışık vermez.
Kişi, başkalarına bol bol yaptığı yardımı kendi yakınlarına yapmaz.
  • Mühür kimde ise Süleyman odur.
İnsanın sözü ve buyruğunu geçerli kılan, kendisinde bulunan yetkidir. Yetki, basit bir sözü bile etkili kılar. Bir işte kime yetki verilmişse baş odur. Söz onda biter. Onun buyruğu geçer. Bir konuda yetkili kim ise onun sözü geçer
  • Mal bulunur, can bulunmaz.
Kişi mal ve mülkü her zaman elde edebilir. Bir işten zarar etmişse eğer tekrar çalışıp, çaba göstererek onu bir daha elde edebilir. Ancak canını kaybeden onu bir daha elde edemez. Bunu için insan canının kıymetini bilmeli, onu tehlikeye atmamalı. Unutmamalı ki, sağlığı yerinde olan insan mal kazanabilir.
  • Minare yıkılır mihrap yerinde kalır.
Kadınlar için kullanılır. Yaşlandığı hâlde güzelliğini kaybetmemiş,  yitirmemiş, bozulmamış.
  • Mecliste dilini sofrada elini tut.
Sofrada pek çok kimse vardır, aç olsak bile yemeklere hızla saldırırsak aç gözlü derler ve küçümserler. Bir toplantıda ise her söze katılıp ukalalık etmek insanın küçümsenmesine yol açar. Toplum içinde gerekmediği zaman konuşmak hatalı olur.
  • Misafir kılığına göre karşılanır, sohbetine göre uğurlanır.
İlk bakış her zaman önemlidir. Çoğu kişiler sizin diplomanıza, özgeçmişinize yada kimliğinize bakmaz, sizi dış görünümünüze göre değerlendirir. insanın kendine özen göstermesi kendi piskolojisi adınada gereklidir. ancak asıl önemli olan kişinin sahip olduğu fikirlerdir. pırıl pırıl bir adamın karşınıza gelip konuştuğunda iki lafı bir araya getiremeyip saçma sapan yada patavatsızca konuşması herşeyi bitirir.


N. Harfi ile baslayanlar


  • Namaza meyilli olmayanın, kulağı ezanda olmaz.
İnsan bir işin esasıyla ilgileniyor ve ona karşı istek duyuyorsa, o şeyin ayrıntılarıyla da ilgilenir,istemiyor ve ilgilenmiyorsa ayrıntılarıyla da uğraşmaz.
  • Ne verirsen elinle, o gelir seninle.
Kişi yaşarken hayır işleri yapar, yoksullara yardım ederse, bunun yararını şüphesiz bu dünyada da ahirette de görecektir. İnsanoğlu için kalıcı olan, insanlık yararına kendi eliyle yaptığı güzel şeylerdir.
  • Ne yavuz ol asıl, ne yavaş ol basıl.
Cezaya çarpılacak ölçüde aşırı, saldırgan ve dikbaşlı olma. Ama herkesin seni ezecek ölçüde yumuşak ve hoşgörülü de olma.
  • Ne doğrarsan aşına, o çıkar kaşığına.
Kişi çok çalışırsa gelecek günleri de başarılı olur. Kazancı bol olur. Az çalışırsa kazancı, başarısı da az olur.
  • Ne ekersen onu biçersin.
İyilik yaparsan iyilik bulursun, kötülük yaparsan kötülük bulursun.
Nasıl davranırsan öyle karşılık görürsün.
Bu dünyada herkes yaptığının karşılığını bulur. Kötüler er geç cezalarını çekerler. İyiler ise, türlü şekil ve yollarla mükâfat görürler.
  • Ne oldum dememeli, ne olacağım demeli.
İnsan, bugün içinde bulunduğu parlak durumun sürüp gideceğini sanmamalı, çevresine tepeden bakıp insanları aşağılamamalı, yarın kötü bir duruma düşebileceğini aklından çıkarmamalıdır.
  • Nerde birlik, orda dirlik.
Kişiler arasında anlaşma, duygu ve düşünce birliği olursa orada dirlik, huzur, güven ve düzen olur.
  • Nerde hareket, orda bereket.
Hareket olan yerde devamlı iş, çalışma ve üretim vardır. Üretimin olduğu yerde de yokluk değil, bolluk ve  zenginlik vardır. Durmadan çalışılan yerde verim artar, bolluk olur. Hareket olan yerde bolluk olur. 
  • Nikâhta keramet vardır.
Nikâh evlenenleri sevgi bağıyla bağlar. Daha önce tanışmadan evlenenler, evlendikten sonra anlaşır ve birbirlerini severler. Bekâr durmaktansa evlenmek yeğdir.






O. Harfi ile baslayanlar


  • Olan dört bağlar, olmayan dert bağlar.
Zengin giyinir, kuşanır, istediği gibi yaşar. Fakir ise yoksulluğun acısını çeker.
  • Otu çek, köküne bak.
Bir kişi hakkında tam olarak bilgi sahibi olmak istenirse, o kişinin soyunu-sopunu çok iyi incelemek gerekir.
  • Otuz iki dişten çıkan, otuz iki mahalleye yayılır.
Ağızdan çıkan söz, çok çabuk duyulur, başkalarının diline düşer ve bir anda her tarafa yayılır.
  • Oynamasını bilmeyen gelin yerim dar demiş.
Kendisinden beklenen işi beceremeyen kişiler çeşitli bahanelar ileri sürerek engellerin işini güçleştirdiğini söyler ve böylece yeteneksizliğini örtbas etmeye çalışırlar.
  • Oğlan anasını, inek danasını bilir.
Herkes kendine en yakın olanı ile münasebet kurar.
  • Oğlan dayıya, kız halaya çeker.
Oğlan çocuğunun yüzü de, huyu da dayısına, kız çocuğunki ise halasına benzer.
  • Oğlan yer oyuna gider, çoban yer koyuna gider.
Ortak bir iş için bir arada olan kişiler, görev bittikten sonra herkes yoluna gider ve kendi normal yaşantısına döner
  • Oğlunu seven hocaya vermez, kızını seven kocaya vermez.
Erkek çocuk okuduğunda kız çocuk ise evlendiğinde evden ve ailesinden ayrılır
  • Ona gelince şapur şupur, bize gelince yarabbi şükür.
Başkalarına cömertçe verdiğiniz şeyleri sıra bana gelince niçin esirgiyorsunuz
  • Oynamayan gelin, yerim dar der.
Beklenen işi beceremeyen kişi, türlü bahaneler ileri sürer. Çıkan engellerin işini güçleştirdiğini söyler. Böylece, yeteneksizliğini belli etmemeye çalışır.

Ö. Harfi ile baslayanlar


  • Ödünç yiyen kesesinden yer.
Alışverişini borçlanarak yapan kimse, hemen para ödemediği için belki sevinir. Ama unutmamalıdır ki, harcadığı parayı yine kendisi ödeyecektir. Çünkü borcunu er ya da geç ödemek zorundadır. Bu nedenle borç para harcanırken de dikkatli olunmalıdır.
  • Öküz öldü, ortaklık bozuldu.
Bazı kişiler arasındaki dostluk ve arkadaşlık ilişkileri menfat üzerine kurulmuştur. Aradaki ilişkiyi sağlayan bu çıkar ortadan yok olunca dostluk ve arkadaşlık ilişkileri de biter.
  • Öldü dayim, kesildi payım.
Bana yardım eden kişi ölünce desteksiz kaldım. Anlamında bir söz. 
  • Ölüye giden ağlar, düğüne giden oynar.
Ölümün korkulacak birşey olmadığı, eğlenceninde bir ölçüsünün olduğu unutulmamalıdır.
  • Önce bol bol yiyen, sonra bel bel bakar.
Kazandığını bol bol harcayıp ilerisi için bir şey artırmayan Kimse, kazançsız kaldığı zaman acınacak duruma düşer.
  • Öz ağlamayınca, göz ağlamaz.
İnsanın gözünden yaş gelmesi, kalbindeki bir acı veya ruhundaki bir üzüntüye bağlıdır.
  • Ödünç güle güle gider, ağlaya ağlaya gelir.
Ödünç para, verildiği zaman iki tarafın yüzü güler, ama iş geri ödemeye gelince tarafların arası bozulmadan ödenmez. Öünç eşyayı tertemiz veren kişi ise, bazen onu yıpranmış veyahut bozulmuş olarak geri alır.
  • Ölenle ölünmez.
İnsan, ölen yakını için kendini harap edercesine üzülmemelidir. Çünkü çok üzülmekle durum değişmeyecektir. Ölüm kaçınılmazdır. Ölen bir kimsenin ardından yas tutmak ta onu geri getirmeyecektir. Bu durumu bilerek ona göre davranmak gereklidir.
  • Önce can, sonra canan.
İnsanlar bencil yaratıklardır. Can da kıymetlidir. Kaybedilmesi göze alınamaz. Bu bakımdan büyük fedakârlık gerektirecek konularda önce kendilerini, sonra sevdiklerini ve yakınlarını düşünür insanlar.
  • Önce düşün, sonra söyle.
Bir söz ağızdan çıktıktan sonra onu değiştirmek ya da geri almak mümkün değildir. Düşüncesizce söylenen bir söz insanı zor ve sıkıntılı duruma düşürebilir, zarara sokup pişman edebilir. Bu nedenle bir sözü söylemeden önce dikkatlice düşünmeli, sonuçlarının nelere sebep olabileceğini tahmin etmeliyiz. Yoksa anlamsızca keşke böyle konuşmasaydım der, pişman oluruz.


P. Harfi ile baslayanlar


  • Paranın yüzü sıcaktır.
Para çekicidir ve öyle kolayca geri çevrilemez. Çünkü paranın gücü, pek çok maddî sorunu halleder. Bu sebeple insanlar parayı görünce gevşer, ona kavuşma isteği duyar, kendisinden istenen işi de kolayca yapma eğilimi gösterir
  • Para parayı çeker.
Elde para bulunursa onunla yeni paralar kazanılır. Bilinen o ki, pek çok işte sermaye şarttır. Sermayen ne kadar çoksa, o kadar büyük iş yapar ve o kadar da çok kazanırsın.
  • Parayı veren düdüğü çalar.
Para harcayan kimse istediğini elde edebilir. İş yapabilir, yaptırabilir, satın alabilir, aldırabilir, her istediği maddî şeye kavuşması mümkündür.
  • Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir.
Bir iş, bir durum yada bir olayın nasıl sonuçlanıp sonuçlanamayacağını şimdiki gidişinden anlaşıp belli olur.



R. Harfi ile baslayanlar


  • Ramazanda yalan söyleyenin bayramda yüzü kara ol
Ramazan ayında oruç tutmayan kimse, bu ibadeti yerine getirenlerin hakettikleri bayramda bir eziklik, bir burukluk hisseder.
Hayatta her zaman doğru olmalı, doğru davranılmalıdır. Yalan söylemek, belki bir zaman için etrafımızdakileri kandırmamıza neden olur. Ama gelişen olaylar, söylenen yalanı bir gün mutlaka açığa çıkartır.
Hiçbir şey uzun süre gizli kalamaz. Bir sözün yalan olduğu, bir süre sonra gerçekleşen olaylarla anlaşılır. O zaman yalan söyleyen, yada görevini yapmamış kimse, utancından hiç kimsenin yüzüne bakamaz olur. 
  • Rüşvet kapıdan girince iman bacadan çıkar.
İşini herkese eşit davranarak yapmak zorunda olan bir görevli, kendisine çıkar sağlayan kimselere ayrıcalık tanıyorsa o kişi hak, adalet, insaf gibi duygulardan yoksun demektir, onun gözü paradan, maldan başka bir şey görmez. Doğru yoldan ayrılan ve şerefini rüşvet için feda eden böyle kişiden her kötülüğü beklemek gerekmektedir
  • Rüzgâra tüküren kendi yüzüne tükürür.
Kendi gücünün üstünde bir güç ile uğraşmak isteyen kimseler sonunda kendileri zararlı çıkarlar. İnsan, kendi gücünü ve olanaklarını iyi bilmeli, altından kalkamayacağı işlere bulaşmamalıdır. Kendi gücünden daha büyük bir güce karşı koyan kimse, kendine zarar vermekten başka bir sonuç alamaz.
  • Rüzgâr esmeyince yaprak kıpırdamaz 
Meydana gelmiş hiçbir olay sebepsiz değildir.
Yaşanan ve meydana gelen her olayın mutlaka bir sebebi vardır.



S. Harfi ile baslayanlar


  • Sabah ola, hayır ola
Yarın ne olacağını ancak Allah bilir. Bu için ortaya çıkacak olumsuz bir durum her an değişebilir. Akşam veya gece saatlerinde ortaya çıkan olumsuz bir durum için söylenen sözdür. "Sabah olsun da belki her şey yoluna girer, daha iyi bir çözüm yolu bulunur" anlamındadır.
  • Sabır acıdir meyvesi tatlıdır.
Olumsuzluklar ve aksilikler biz insanlar içindir. Beklenmedik bir durumla karşılaşınca hemen öfkelenmemeli, sakin bir kafa ile durum değerlendirmesi yapılmalı ve biraz beklenmelidir. İnsana sabretmek zor gelir, ama güzel sonuç verir.
  • Sabreden derviş, muradına ermiş.
Birçok işlerin gerçekleşmesi için sabırlı olmak gerekir. Hayat her zaman dört dörtlük değildir, zaman zaman hayatımızda birtakım aksilikler meydana gelebilmektedir. Ancak bu aksilikler elbete bir gün düzelecek ve her şey normale dönecektir. Böyle bir durum karşısında yapılması gereken en uygun davranış sabretmek ve bu sabrın meyvesini vermesini beklemektir. 
  • Sabrın sonu selâmettir.
Karşılaştığı güçlükleri sabırla yenmeye çalışan kimse, sonunda başarıya ulaşır.
  • Sadık dost akrabadan yeğdir.
Dostluğu, bağlılığı gerçek ve içten olan, kötü günlerimizde yanımızda olan dostlarımız, akrabadan daha iyi ve hayırlıdır. İnsanları sadece kan bağı bağlamaz asıl bağlılık sevgiyle, saygıyla, ilgiyle olur.
  • Sağır işitmez, uydurur 
Sağır, yanında konuşulan şeyleri işitmez ama konuşanların durumuna bakarak ve anladığını sanarak bir şeyler yakıştırıp söyler.
Bir olayın içyüzünü bilmeyen kimse, görünüşe göre bir sonuca varır; vardığı sonucu da doğru sanır.
  • Sakla samanı, gelir zamanı.
Gereksiz görülen, işe yaramaz kabul edilen şey günün birinde, ileride lâzım olabilir. Bu sebeple önemsiz gördüğümüz şeyleri bir kenara atıp elden çıkarmamalı, onları saklamalıyız.
  • Sanat altın bileziktir.
Bir sanatı olan insan aç ve açıkta kalmaz, geçimini sağlar. Her şey gün gelir değerini yitirebilir, ancak sanat, değerini hiç kaybetmeyen  bir varlıktır.
  • Sanatını ustadan öğrenmeyen öğrenemez.
Her sanatın bir takım incelikleri vardır. İnsan ne kadar çalışırsa çalışsın, bu incelikleri kendi kendine bulamaz. Mutlaka bir ustadan görüp öğrenmelidir.
  • Sana vereyim bir öğüt: Kendin ununu kendin öğüt.
Kişi, kendi işini kendisi yapmalıdır. İşini başkasına bırakmazsa içi rahat eder, sıkıntıya düşmez. Hem işi kolay yürür, hem de istediği gibi olur. Bir işin sonunun güzel olmasını istiyorsak onu başkasına inanmamalı, kendimiz yapmalıyız. Hiç kimse, bir başkasının işini kendi işi gibi yapamaz ve sahiplenemez
  • Sayılı gün tez geçer.
Bir işin yapılması, ya da gerçekleşmesi için konulmuş olan belli süre çabuk geçer.
  • Sebepsiz kuş bile uçmaz.
Kılavuz ve yardımcı almadan hiçbir iş başarılamaz.
  • Sen ağa, ben ağa; bu ineği kim sağa
Kişi, üzerine düşen işten kaçmayıp onu yapmalıdır. Herkes işini bir kenara bırakıp keyfini düşünürse işler ortada kalır, bir sonuç alınamadığı gibi iş düzeni de bozulur, karışıklık çıkar, tatsızlık başlar
  • Sen işten korkma, iş senden korksun.
İnsan iradesi karşısında hiçbir zorluğun dayanması mümkün değildir. Yeter ki canla başla bir işe gönül verilsin. Bunun için insan, yapacağı işi gözünde büyütmemeli, yenmeye azmederek çalışmaya koyulmalıdır.
  • Sermayen bir yumurta ise taşa çal.
Bir amaca ulaşmak için güvendiğimiz şey, işe yaramayacak kadar küçük ve önemsiz ise onu kullanmaktan vazgeçmeli, sonuçtan umudumuzu kesmeliyiz.
  • Seyrek git dostuna, kalksın ayak üstüne.
Kişi dostunu, tanıdığını ve sevdiklerini sık sık rahatsız etmemeli onlara seyrek gitmelidir. Dostuna sık sık giden çok sıcak karşılanmaz. Seyrek giderse sevgi ile karşılanır.
  • Sinek küçüktür ama mide bulandırır.
Kirli şeylerle bir arada bulunan nesneyi, ne kadar ufak olursa olsun ve ne kadar zararsız görünürse görünsün içimiz almaz.
Önemsiz, küçük gibi görünen bir şey kötü ve olumsuz bir izlenim yaratır.
  • Sinek pekmezciyi tanır.
İşini bilen kimse, yararlanacağı kişyi ve menfaat sağlayacağı ortamı iyi bilir.
  • Soğanın acısını yiyen bilmez doğrayan bilir.
Bir işteki güçlüğü, çekilen sıkıntıyı, verilen emeği o işin içinde olanlar, o işi başarmaya çalışanlar bilir, işin sadece sonucundan yararlananlar ise bundan habersizdirler
  • Sona kalan dona kalır.
Yapılacak bir işi hemen yapmayıp geciktiren kişi zarar eder. Örneğin bir şeyden birçok kimse yararlanacaksa daha önce davrananlar seçer, seçer alırlar, geriye döküntüleri kalır. Belki de hiç kalmaz.
  • Son pişmanlık fayda vermez.
 İş işten geçtikten sonra pişman olmanın bir yararı yoktur. Önemli olan bir zarara uğramadan önce, yapılacak işi iyi düşünerek, tedbir alarak girmek ve kötü bir sonla karşılaşmamaya çalışmaktır
  • Soran yanılmamış.
İnsan bir iş yaparken bilmediği birçok şeyle karşılaşabilir. Bildiği sandığı işlerde de yanılabilir. Bunun için, bilmediği şeyi ya da bildiği sandığı şeyi yapmamalıdır. Bilenlere danışmalı, onların düşüncelerini almalı, ondan sonra o işi yapmalıdır. Böylece hem yanılmaz hem de boşu boşuna yorulmaz, zaman kaybetmez. 
  • Sora sora Bağdat bulunur.
İnsan sora sora, çok uzak ve bulunması çok güç yerleri bile bulur.
  • Söz ağızdan çıkar.
Mert olan kişi, sözünde durur, verdiği sözü yerine getirir, sözünden dönmez.
  • Söz gümüşse, sükût altındır.
Konuşmak her ne kadar iyiyse de, susmak bazen konuşmaktan daha iyi sonuç verir. Öyle ki, hiç ummadığı zamanda bile kişinin sarf ettiği sözler başına iş açabilir, onu zor duruma sokabilir.
  • Söz var iş bitirir, söz var baş yitirir.
Sözün insan üzerindeki etkisi tartışılmaz. İyi, güzel, akıllıca ve yerinde söylenmiş sözler çoklukla insanlar üzerinde olumlu etkiler bırakır; inandırıcı, kabullendirici, yumuşatıcı bir rol oynayarak rayından çıkmak üzere olan işleri bir düzene sokar. Bunun yanında, kimi kırıcı, kaba, sert, düşünülmeden söylenmiş, ölçüsüz sözler de kimi tepkilere yol açar; anlaşmazlıklara, kavgalara sebep olur; işler çıkmaza girer, giderek büyür ve kimilerinin ölümüne bile sebep olur.
  • Su testisi su yolunda kırılır.
Bir kişi, ya da şey, hangi amaca hizmet ediyorsa o uğurda bir kazaya uğrar, yok olur.
  • Su uyur, düşman uyumaz.
Kimi akar sular vardır ki sanki akmıyormuş, durgunmuş gibi görünür. Buna asla kanmamak gerekir. Çünkü durgun akan sular daha ziyade tehlikeli olanlardır, asıl akış ve hareket diptedir. Düşman ise bundan daha tehlikelidir. Ona karşı her zaman çok dikkatli ve uyanık davranmak gerekir. Çünkü ne zaman harekete geçeceği, ne yapacağı belli olmaz. Unutulmamalıdır ki, düşman fırsat düşkünüdür, fırsatı kollar.
  • Suyun yavaş akanından, insanın yere bakanından kork.
Genellikle sessiz akan sular derin ve tehlikeli olurlar. Bir olay karşısında duygu ve düşüncelerini açığa vurmayan, niyetini belli etmeyen, sessiz kalan kimseler de ağır akan suya benzerler. Sinsidirler, içlerinde besledikleri kötülükleri hissettirmezler, bu sebeple sakıncalıdırlar. Bazen küçük bir olaya büyük bir tepki gayet doğaldır. Duygu ve düşüncelerini açığa vurmayan sessiz insan yavaş akan derin su gibi tehlikelidir.İçine kapanık, sessiz ve uysal görünen nice insanlar vardır ki, derin ve tehlikeli sular gibidir. Düşünce ve duygularını açığa vurmayan bu gibi insanlardan, derin sulardan sakınır gibi sakınmak gerekir.
  • Sürüden ayrılanı koyunu kurt kapar 
Herkesin tuttuğu yolu bırakıp ayrı bir yol tutturanlar, herkesin yaptığını yapmayanlar, ya da arkadaşlarının yardımıyla yapılan bir işten ayrılanlar büyük zarara uğrarlar.
  • Sütten ağzı yanan, yoğurdu üfleyerek yer.
İnsanlar daha önce zarar gördükleri kişi, hal ve olaylar karşısında ihtiyatlı hareket eder ve tekrar aynı durumla karşılaştıklarında elden gelen bütün tedbirlere başvururlar. Bir olaydan gerekli dersi alan, zarar gören kimse, ona benzer bir işle karşılaştığında uyanık davranır, tedbirli olur.


Ş. Harfi ile baslayanlar


  • Şahin küçük, et yer; deve büyük, ot yer.
İnsanlar fiziki görünüşlerine göre değil, yaradılış özelliklerine göre davranırlar. Görünüşü küçük olan kişi, her zaman güçsüz olarak görülmemelidir.
  • Şeytanla kabak ekenin kabak başına patlar.
Kötü, alçak, düzenbaz, kurnaz, hileci biri ile ortak bir işe girenin başına türlü felâketler gelir, oynadıkları oyundan en çok zarar eden o olur. Kurnaz ve hileci bir kimse ile ortaklık eden kişi, hilenin kurbanı olur.
  • Şimşek çakmadan gök gürlemez.
Söylenen,konuşulan her olay daha önceki başka bir olaydan kaynaklıdır. Bir tepki varsa, bu tepki, bir olaya dayanıyor demektir. Çünkü bir olay varsa, tepki de vardır. Oluşmamış bir olayın tepkisi olmaz.
  • Şöhret afettir.
Kişi belki şöhreti sayesinde kimi maddî imkânlara kavuşabilir ama kaybettikleri daha fazladır. Çok ünlenmek insanı kibirli yapar, insana ne olduğunu unutturur, yavaş yavaş gerçek dostlarını kaybeder. Herkesin dikkati üzerinde olduğu için doğal ve özgür bir şekilde yaşayamaz, aşırı ilgiler onu sürekli rahatsız eder, dolaylı olarak kimi istekler ve baskılarla karşılaşır, bütün bunlar onu sıkıntıya ve bunalıma sürükler, huzuru kalmaz, sunî bir hayatın esiri olur. Kişinin kazandığı ün, her zaman hoşa giden bir durum sağlamaz, kişi gücünü aşan istekler, zorlamalar karşısında bunalır.
  • Şeytanın dostluğu darağacına kadardır
Kötü arkadaş, kişiyi yoldan çıkarıp ölüme kadar sürükleyebilir. Ama ölümün eşiğinde onu kaderiyle baş başa bırakır. Kimi insanlar vardır ki, tıpkı şeytan gibidirler. Kurnaz, düzenbaz, alçak ve kötü niyetlidirler. Bunlar kimilerini çıkarları için türlü yollara iterler, kandırıp yoldan çıkarırlar, tehlikeli işlere bulaştırırlar. Bütün bunları yaparken kendisi ile beraber olduklarını söylerler ama belâ ve felâketlerle karşılaştıklarında, ölümle burun buruna geldiklerinde onu hemen terk ederler.



T. Harfi ile baslayanlar


  • Tarlada izi olmayanın harmanda yüzü olmaz
Bir iş ile ilgilenmeyen iş sonucu elde edilenlerden hakkı olmaz. Tarlasını zamanında sürüp ekmeyen, gereken diğer işleri yapmayan kişi tarlasından iyi bir ürün alamaz. Hakkını vererek işini yapmayan, işinin gereklerini yerine getirmeyen kişi, o işten verimli bir sonuç alamaz. Emeksiz, çabasız verim düşünülemez. Tarlasını gerektiği gibi sürmeyen, işleyip çapalamayan, gübresini zamanında vermeyen, sulayıp yabancı otlardan temizlemeyen kişinin tarladan ürün beklemeye hakkıda olmaz.
  • Tarlanın iyisi suya yakın, daha iyisi eve yakın
Ekilen tarla yeterince sulanırsa daha fazla ürün verir. Eğer tarla suya yakınsa hem kolay, hem de çok sulanma imkânı doğar. Bu durum da tarlayı değerli kılar. Bu tarla bir de eve yakınsa daha da kıymetli olur. Çünkü bir yandan tarlaya olan ulaşım, bir yandan tarlanın bakımı, bir yandan da tarlanın korunması kolaylaşmış olur.
  • Tas yere düşmeden çanlanmaz
Ortada dolaşan dedikodu, büsbütün asılsız olamaz. Kötü bir iş yapılmış olmasaydı böyle söylentiler ortaya çıkmazdı.
  • Taş yerinde ağırdır
kişinin değeri, kendi yerinde, çevresinde bilinir. Herkes, her şey kendi çevresinde önem taşır. Çünkü kişi bulunduğu yerde tanınmış, kendisine bir çevre edinmiş, hatırı sayılır bir yere gelmiştir. Yabancısı olduğu bir yerde yeterince tanınmadığı gibi kıymeti de bilinmez.
  • Taşıma su ile değirmen dönmez
İşi yapacak olanda yeteri kadar güç bulunmadıkça başkalarının küçük katkılarıyla sürekli ve büyük bir iş yürütülemez. Nitekim değirmenin taşını döndürebilmek için de devamlı gür akan bir suya ihtiyaç vardır.
  • Tatarın kılavuza ihtiyacı yoktur
Yapacağı işi çok iyi bilen kimselere başkalarının yardım ve rehberlik etmesine gerek yok. Açıkçası ne yapacağını bilen kimseye başkasının yardımı gerekmez.
  • Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır
İnsanı hem olumlu hemde olumsuz yönde en çok etkileyen sözdür. Tatlılıkla, yumuşak, gönül alıcı, okşayıcı konuşma herkesi etkiler, azgın düşmanı bile yola getirir. Sözün etkisi hiçbir zaman unutulmamalıdır.
  • Tatsız aşa tuz neylesin, akılsız başa söz neylesin
İşe yaramayan nesneyi küçük çabalarla bir şeye benzetmek boş olduğu gibi, tatsız, lezzetsiz yemeğe yeterli kadar tuz da koysan lezzet katamazsın, onun gibi, kişi akılsızsa, ne kadar öğüt verirsen ver bir işe yaramaz. aptal kişiyi sözle akıllandırmak olanaksızdır.
  • Tavşan dağa küsmüş, dağın haberi olmamış
Sıradan, önemsiz kişi, önemli bir kişiye küsse, önemli kişinin umrunda bile olmaz.
  • Tavuğun sadakası bir yumurta
Gücü büyük işler başarmaya yetmeyen ya da zengin olmayan kişilerden ancak küçük yardımlar beklenebilir.
  • Tayfanın akıllısı, geminin dümeninden uzak durur:
Akıllı işçi, beceremeyeceği yönetim işine el atmaz. Kendini bilen, sorumluluk sahibi, akıllı kişi altından kalkamayacağı, beceremeyeceği işlerin idaresinden uzak durmaya çalışır. O işe karışırsa, kendisinin de başkalarının da başına büyük sıkıntı açacağını bilir.
  • Tek kanatla kuş uçmaz
Öyle işler vardır ki iş birliği gerektirir. Ancak bir yardımcı ile yapılırsa başarılabilir. Yardımcısız yapılamaz. Bazı işleri insanın tek başına yapması mümkün değildir.
  • Tekkeyi bekleyen çorbayı içer
İyi bir sonuç elde etmek için bir yerde uzun süre çalışan, sabırla bekleyen kişi, katlandığı sıkıntıların karşılığını görür.
  • Tembele iş buyur sana akıl öğretsin
Tembel bir kişiye bir iş yapmasını söylediğiniz zaman, o işi yapmamak için çeşitli bahaneler bulur. İşin gereksiz olduğunu söyler. Hatta size o iş hakkında bazı çözüm yolları gösterir, akıl verir.
  • Tembele kapını ört demişler, yel eser örter demiş
Tembel, kapısının örtülmesini bile rüzgardan bekler. Kapının örtülmesini bile rüzgardan bekleyen tembel kişi, her şeyi başkalarından bekler. Tembel olan kişiler iş yapmamak için olmadık bahaneler bulurlar.
  • Temiz iş altı ayda çıkar
Hiçbir iş aceleye getirilmemelidir. Bir işin istenildiği şekilde, doğru dürüst ve kusursuz yapılabilmesi için belli bir süreye ihtiyaç vardır.
  • Tencere dibin kara, seninki benden kara
kötülük ve kusur bakımında sen benden daha betersin.
  • Tencere tava, herkeste bir hava
Herkes kendi bildiği gibi davranıyor, ortada düşünce birliği kalmamış.
  • Tencere yuvarlanmış, kapağını bulmuş
Hoşa gitmeyen bir özellikleri olan iki kişinin birbirini bulması.
  • Terazi var, tartı var; her bir şeyin vakti var
Hemen her şeyin, her işin bir ölçüsü ve zamanı vardır. Eğer bunlara dikkat edilmezse işler yolunda gitmez, karışıklık baş gösterir, hayat alt üst olur, düzen gerektiği gibi kurulamaz.
  • Teyze, ana yarısıdır
Teyze, yeğenine annesi gibi sevgi, şefkat gösterir. Onunla yakından ilgilenir.
  • Tırnağın varsa başını kaşı
Bir kimse, başkasından yardım beklememeli, kendi olanakları varsa bir işe girişmeli, yoksa girişmemelidir. Bilinmeli ki, kimseden kimseye hayır yoktur, başkalarından kolay kolay yardım da gelmez, gelse de pek bir işe yaramaz.
  • Tilkinin dönüp dolaşıp geleceği yer kürkçü dükkânıdır
Bir kişi ne kadar farklı yerlerde yaşarsa yaşasın, ne kadar farklı işlerle uğraşırsa uğraşsın, bağlı bulunduğu çevreye veya işe dönmek zorunda kalır. İnsanlar alışkanlıklarına bağlıdır. Şu ya da bu nedenle işinden, çevresinden ayrı yaşamak zorunda kalan kimse, sonunda alıştığı işe ve çevreye döner.
  • Tok, acın halinden anlamaz
Varlığı yerinde ve refah içinde yaşayan kimseler, para, mal gibi şeyleri elde etmiş, açlığını gidermiş ve bunlara doymuş olanlar, yoksulların çektikleri sıkıntıyı, içine düştükleri geçim darlığını bilmezler. Varlıklı olanlar, yoksulların ne büyük geçim sıkıntısı içinde bulunduklarını bilmezler.


U. Harfi ile baslayanlar


  • Uçan kuş aç kalmaz
Hayatta  çalışıp çabalayan, mücadele eden, yaşam kavgası vermeyi bilen ne yapar yapar rızkını çıkarır.
  • Ummadığın taş baş yarar
Elinden bir iş gelmez sandığımız kişi kendisinden beklenilmeyen önemli işler yapabilir. Kendisinden hiçbir şey beklenilmeyen kimseler umulmadık başarı gösterebilirler. Küçük veya önemsiz şeyler de çoğu kez büyük etkiler yapabilir.
  • Umut, fakirin ekmeğidir
fakir insanlar aç kalsalar bile onları umutları doyurur umutları yaşatır. Fakir kimse kısa bir süre sonra durumlarının değişeceğini düşünerek avunurlar, yakında bolluğa, rahata kavuşma umudu içinde yaşar. Geleceğin kendilerine iyi şeyler getireceğini zannederek umutla yaşayıp giderler.
  • Ustanın çekici bin altın
Sanatkar kişi bir çok kişinin yapamadığı bir işi çok kısa bir sürede küçük bir hareketle yapar.
  • Uyuyan yılanın kuyruğuna basma
Size zararı dokunmayacak olan kimseyi saldırgan duruma getirecek davranışlarda ve sataşmalarda bulunulmamalıdır.



Ü. Harfi ile baslayanlar



  • Üç kuruşluk eşeğin beş paralık sıpası olur
Değersiz kişinin ya da nesnenin verimi de daha değersiz olur.
  • Üzüm üzüme baka baka kararır
Sürekli bir arada bulunan kimseler, birbirlerinin huyunu kapar.
  • Üzümü ye bağını sorma
Önemli olan, sana bir nimetin gelmiş olmasıdır. Nereden geldiği önemli değil. Yararlandığın şeyin nereden geldiğini fazla araştırmaya gerek yok. 



V. Harfi ile baslayanlar


  • Vakit nakittir
Zaman çok değerlidir, boş yere harcanmamalıdır. en küçük bir anı bile boşa geçirmemek lazım.
  • Vakitsiz öten horozun başını keserler
Her söz yerinde ve zamanında söylenmelidir, yeri ve zamanı gelmeden söylenen sözler büyük zararlara yol açabilir. olumsuz sonuçların ortaya çıkmasına neden olur.
  • Var evi kerem evi, yok evi verem evi
Varlıklı ailenin durumu, misafir ağırlamaya, gereken yerlere yardım etmeye, istedikleri kişiye armağanlar vermeye elverişlidir. Oysaki yoksul ailenin evinde, sıkıntı ve dertten başka bir şey bulunmaz.
  • Varsa pulun herkes kulun yoksa pulun dardır yolun
Zengin olana, herkes kul kurban olur, hizmet eder. Yoksula, kimse yüz vermez. 

Y. Harfi ile baslayanlar


  • Ya bu deveyi güdersin ya bu diyardan gidersin
Ya buranın koşullarına uyum sağlarsın ya da buradan ayrılmak zorunda kalırsın, başka bir seçenek yok. 
  • Yağ ile yavşan, sirke ile tavşan
Bir yemeğin lezzetli olması için harç esirgenmemelidir. Bol yağ kullanıldıktan sonra, acı bir ot olan yavşandan bile güzel bir yemek yapılır.
  • Yağına kıymayan çöreğini yoz yer
Bir iş için gerektiği kadar fedakârlıkta bulunmayan kişi sonucun kusurlarını hoş görmelidir
  • Yalancının evi yanmış, kimse inanmamış
Yalan söylemeyi alışkanlık haline getiren kimsenin sözlerine, gerçeği söylediği zaman bile inanmaz.
  • Yalancının mumu yatsıya kadar yanar
Yalanı uzun süre doğru diye yutturmak mümkün değildir. Bir kimsenin söylediği söz yalan ise durum çok geçmeden anlaşılır ve söyleyenin yalancı olduğu ortaya çıkar. 
  • Yalnız taş duvar olmaz
Nasıl ki tek taşla duvar yapılamazsa, insanlar da tek başlarına tüm işlerinin üstesinden gelemezler. Dolayısıyla diğer insanlarla ilişki kurmak, işbölümü yapmak, iş birliğine geçmek durumundadır.
  • Yalnızlık, Allah'a mahsustur
Tek başına olmak, Yüce Allah'a ait bir durumdur. Toplumsal bir varlık olan insan, ancak çevresindekilerle dayanışma ve işbirliği içinde hayatını sürdürür. İnsan tek başına yaşayamaz.
  • Yanlış hesap Bağdat'tan döner
Yanlış bir yolda olduğunu anlayan kişi, bu yolda ne kadar emek ve para harcamış olursa olsun, geri dönüp doğru yola yönelmelidir.
  • Yapı taşı yerde kalmaz
Becerikli, elinden iş gelen değerli kimse boşta kalmaz. Mutlaka kendisine bir iş bulunur.
  • Yaralı kuşa kurşun sıkılmaz
Bir kimsenin düşkünlüğünden, zayıf tarafından yararlanarak ondan intikam almak doğru değildir.
  • Yarım elma, gönül alma
İnsan gönlü en ufak bir iyilikle bile kazanılabilir. Yeter ki gönül almasını bilelim. Gönül almak, hatır sormak için küçük bir armağan bile yeterlidir. Önemli olan, değerli armağan götürmek değil, arayıp sormuş olmaktır. Armağan küçük de olsa, gönül almaya yeter.
  • Yarım hekim candan eder, yarım hoca dinden eder
Bir iş, uzmanına yaptırılmaz da taklitçilere yaptırılırsa, istenilen gibi değil, ters bir sonuçverir. Nitekim hekim dururken, hekimlik taslayan birinin tedavisine başvurulması, insanın hayatına mal olabilir. Bilgisiz din adamı da dine aykırı görüşler aşılayabilir.
  • Yaşın yanında kuru da yanar
Beğenilmeyen tutumlarından dolayı cezalandırılan kişiler içinde suçsuzlar da suçlular gibi hırpalanırlar. Üzücü bir toplumsal olayda hiç suçu olmadığı halde masum insanlarda zarar görür.
  • Yatan aslandan gezen tilki yeğdir
Fazla güçlü olmadığı halde çalışan, birşeylerle meşgul olan kimse, güçlü olupta çalışmayandan daha başarılı olur.
  • Yatanın yürüyene borcu var
Tembel tembel oturan, çalışmayan, zamanını boşa geçiren kimse para kazanamaz. Para olmayınca da ihtiyaçlarını sağa sola borçlanarak karşılama yoluna gider. Doğal olarak borçlandığı kimseler de çalışan, boş durmayan, zamanını değerlendiren kimselerdir.
  • Yaza çıkardık danayı, beğenmez oldu anayı
Tarafımızdan yetiştirilen büyütülen, imkân sahibi yapılan gençler bizi beğenmez oldular
  • Yazın başı pişenin, kışın aşı pişer
Yazın o sıcağında durmadan, güneşe aldırmadan çalışıp kazanan, yiyeceğini hazırlayan kişi kışın rahat eder.
Gençken çalışıp mal mülk edinen kimse yaşlanınca rahat eder
  • Yazın gölge hoş, kışın çuval boş
1. Yaz mevsimi çalışma, ve kazanma zamanıdır. Bu zamanlarda çalışmayıp keyifine bakanlar, gününü gün edenler, kışın zor şartlarında yiyecek bulamazlar; sıkıntıya düşer ve ona buna muhtaç olurlar.
2. Gençliğinde ya da sağlıklıyken çalışmayıp tembel tembel oturan, eğlenceye dalan, mal-mülk edinmeyen, kazanç sağlamayan kimse ihtiyarlığında ya da hastalığında perişan olur.
  • Yel gibi gelen sel gibi gider
Emek harcanmadan, kolay kazanılan paranın kıymeti pek bilinmez. Bunlar kazanıldığı çabuklukta ve kolayca çarçur olur gider
  • Yemeyenin malını yerler
Cimrinin yemeye kıyamayıp biriktirdiği malı, öldükten sonra mirasçıları bol bol yerler.
  • Yetimi okşamışlar, vay sırtım demiş
Bir insanın mağdur olmaması, haksızlığa uğramaması ve ezilmemesi için onu koruyan, kollayan ve arkasının güçlü ve kuvetli olması gerekir.
  • Yılan sokan uyumuş, aç kalan uyumamış
Aç kalan kişi, yılanın soktuğu kişiden daha fazla acı çeker, bu yuzden karnı doymadıkça bu acısıda bitmez ve uyuyamaz. 
  • Yılanın başı küçükken ezilmeli
Büyüyeceği belli olan her tehlike daha büyümeden önlenmeli, düşman güçlenip büyük zarar verecek duruma gelmeden tedbir alınmalıdır.
  • Yırtıcı kuşun ömrü az olur
Başkalarına saldırmayı, sağa sola sataşmayı alışkanlık haline getiren kimselerin düşmanları çok olur. Çok geçmeden bu düşmanlarda onun işini bitirir, canına kıyarlar.
  • Yiğit lakabıyla anılır
Güzel ya da çirkin, her yiğit bir lakapla anılır. Yiğit kişi, çirkin de olsa lakabından dolayı alınmaz. Çirkin bir lakabın adını, ününü lekelemeyeceğini düşünür. Çünkü önemli olan kendisinin iyi adıdır ve ünüdür.
  • Yol bilenle yürüyen yorulmaz
Her şeyi yöntemine ve kuralına uygun olarak yapan kişiler sorun yaşamazlar, başarıya kolay ulaşırlar.
  • Yol yürümekle, borç ödemekle tükenir
Bir işte süreklilik esastır. Yol nasıl yürümekle, borçda  nasıl ödemekle tukenirse, yapılacak herhangi bir iş üzerinde'de sürekli olarak çalışmakla başarılır.
  • Yolcu yolunda gerek
Yolculuk yapacak olan kimse şu veya bu nedenle zaman kaybetmemeli, bir an önce yola çıkmalıdır.
  • Yorgan gitti, kavga bitti
Üzerinde anlaşılmayan şey ortadan kalkınca çekişme, tartişma ve kavgda sona erer.
Bir anlaşmazlık sebebi olan şey ortadan kalktığında anlaşmazlık da sona erdi.
  • Yuvayı yapan dişi kuştur
Bir evin yönetimi, geçim düzenini ve ailenin mutluluk ve huzur içinde yaşamasını sağlayan kadındır. 
  • Yüksek dağın başı dumanlı olur
Büyük ve önemli işlerin başında görev yapanlar, kişiler sürekli olarak büyük sorumluluklarının sıkıntısını yaşarlar.
  • Yüzü güzel olanın huyu güzel olur

İnsanın yüzü, içinin aynasıdır, Güzel yüzlü kimseler, güler yüzlü hoşgörülü, iyi niyetli, temiz yürekli olurlar. İçinde kötülük bulunan kişinin duyguları da yüzüne vurur ve  kendisini çirkin hale getirir. 

Z. Harfi ile baslayanlar


  • Zahmetsiz rahmet olmaz
Çaba göstermeden, arzu edilen güzel ve iyi sonuçlara ulaşılmaz. Sıkıntı çekmeden, yorulmadan hiçbir şey elde edilemez.
  • Zaman sana uymazsa sen zamana uy
Zamanın gidişine ayak uydurmak, ona göre davranmak en doğru şeydir. Topluma ayak uyduramayan hem gülünç duruma düşebilir hem de toplum tarafından dışlanabilir. Yaşadığın zamanın koşulları ve çevrendekilerin davranışları senin tutumuna uygun değilse onlara uymak sana düşer.
  • Zararın neresinden dönersen kardır
Devam etmekte olan zararlı bir işten ne kadar erken vazgeçersek, daha sonra uğrayacağımız zararıda o kadar azaltmış, sonuç olarak o kadarda kâr etmiş oluruz.
Kişiyi maddi ve manevi olarak zarara uğratan ve zararı devam edeceği anlaşılan bir işten bir an önce vazgeçmek gerekir. 
  • Zenginin horozu bile yumurtlar
Zengin kişi, çok verimsiz, kısır gibi görünen işlerden bile kazanç sağlama yolunu bulur.
  • Zenginin malı, fakirin çenesini yorar:
Fakirler zenginlerin malları hakkında konuşur dururlar. Aslında bu boşa çene yormaktan başka bir şey değildir. Fakirlik çeken kimseler, zengin kişilerin servetlerini dedikodu konusu yaparlar. Buda boşa çene yormaktır. 
  • Zorla güzellik olmaz:
Kişiye, beğenmediği şey zorla beğendirilemez.
Severek ve isteyerek yapılmayan işlerde başarı sağlanamaz. İnsana, zorla bir şey beğendirilemez Bir kimseye iyi olmayan bir şeyi zorla iyidir diye kabul ettirmenin mümkünü yoktur.


Nessun commento:

Posta un commento